Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) pelvik bölgedeki genişlemiş damarların sebep olduğu kronik ağrı ile tanımlanır. Genellikle over veya pelvik damarların kan akışında sorunlar yaşanır ve bu durum venöz hipertansiyona yol açar. Bu rahatsızlık özellikle premenopozal kadınlarda görülür ancak menopoz sonrası kadınları da etkileyebilir. Ağrının şiddeti uzun süre ayakta durma cinsel ilişki ve adet dönemi sırasında artış gösterir. Ayrıca damar kapakçıklarındaki bozulmalar sonucu kan geriye doğru akar ve bu da damarların genişlemesine sebep olur. Sonuç olarak PKS kadının yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

Hastalık AdıPelvik Konjesyon Sendromu (PKS)
TanımPelvik bölgedeki toplardamarlarda (venlerde) genişleme ve kan birikmesi nedeniyle ortaya çıkan kronik ağrı sendromudur. Genellikle kadınlarda görülür.
BelirtilerKronik pelvik ağrı (genellikle 6 aydan uzun süren), kasık veya bel bölgesinde baskı hissi, ilişki sırasında veya sonrasında ağrı, adet döneminde ağrının artması, alt karın bölgesinde dolgunluk hissi, idrar ve bağırsak alışkanlıklarında değişiklik.
NedenleriPelvik venlerdeki kapakçıkların yetersizliği nedeniyle kanın geri akışı, toplardamarlarda genişleme ve kan birikmesine neden olur. Hamilelik sırasında damarların genişlemesi ve hormonal değişiklikler de neden olabilir.
Risk FaktörleriBirden fazla gebelik geçirmiş olmak, östrojen düzeyinin yüksek olması, pelvik varis öyküsü, uzun süre ayakta durma veya oturma, ailesel yatkınlık.
Teşhis YöntemleriPelvik ultrason, doppler ultrason, manyetik rezonans görüntüleme (MR), bilgisayarlı tomografi (BT), venografi (damarların ayrıntılı görüntülenmesi için).
Tedavi YöntemleriAğrı kesici ilaçlar, hormonal tedavi (damar genişlemesini azaltmak için), minimal invaziv prosedürler (pelvik ven embolizasyonu), nadir durumlarda cerrahi müdahale.
KomplikasyonlarPelvik organlarda kan birikmesi nedeniyle kronik ağrı, cinsel işlev bozukluğu, yaşam kalitesinde düşüş, nadiren kan pıhtısı oluşumu (tromboz).
Ameliyat GereksinimiDiğer tedavilere yanıt vermeyen şiddetli vakalarda cerrahi tedavi düşünülür; damarların bağlanması veya çıkarılması gibi işlemler yapılabilir.
İyileşme SüresiTedaviye bağlı olarak değişir; embolizasyon sonrası hastalar genellikle birkaç gün içinde iyileşir; cerrahi müdahale sonrasında ise birkaç hafta gerekebilir.
Önleme YöntemleriUzun süre ayakta durmaktan veya oturmaktan kaçınma, düzenli egzersiz, sağlıklı kilo kontrolü, gebelik döneminde düzenli pelvik muayeneler.

Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) Nedir? hakkimda 1
Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) Nedir? hakkimda 2 1

Prof. Dr. Özgür KILIÇKESMEZ

Girişimsel Radyoloji / Girişimsel Nöroradyoloji

Prof. Dr. Kılıçkesmez, Türk Radyoloji Yeterlilik Belgesi, Türk Girişimsel Radyoloji Yeterlilik Belgesi, Strok (inme) tedavisi sertifikasyonu ve Avrupa Girişimsel Radyoloji Boardu (EBIR) sahibidir. Akademik geçmişinde, 2008 yılında Siemens Radyoloji Birincilik Ödülü’nü kazanmıştır.  Medicana Ataköy hastanesinde tedavilerini yapmaktadır.

Özgeçmiş Ödüller Yorumlar

Pelvik Konjesyon Sendromu Nedir?

Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) pelvik bölgede uzun süreli ağrıya neden olan kronik bir rahatsızlıktır. Bu sendromda genişlemiş damarlar ve çalışmayan kapakçıklar kanın geri akmasına yol açar. Kanın geriye akması damar duvarlarında birikme ve basınç oluşturarak ağrıya sebep olur. Özellikle damarların genişlemesi ve kanın birikmesi sinirlere baskı yaparak rahatsızlığı artırır. PKS çoğunlukla hamilelik sırasında damar yapısındaki değişiklikler ve yüksek östrojen seviyeleri ile ilişkilendirilir. Bu durum genellikle menopoz öncesi kadınlarda görülse de farklı yaş gruplarını da etkileyebilir. Sonuç olarak PKS özellikle kadınların yaşam kalitesini ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir.

Pelvik Konjesyon Sendromunun Nedenleri Nelerdir?

Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS) nedenleri birkaç ana faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkmaktadır. İlk olarak venöz yetmezlik ve reflü bu durumun ana sebeplerindendir. Pelvik bölgedeki kapakçıklarda görülen işlev bozuklukları kanın geriye akmasına sebep olur ve bu durum pelvik konjesyona yol açar. Ayrıca hamilelik dönemindeki östrojen artışı ve adet döngüsündeki hormonal değişiklikler de PKS’yi tetikleyen faktörler arasında yer alır.

Hormonal değişikliklerin pelvik damarlar üzerindeki etkisi oldukça önemlidir. Östrojen hormonunun artışı damarların genişlemesine ve varisli damarlara zemin hazırlar.

Bunun yanı sıra bazı kadınlarda çoklu doğum yapma da PKS gelişiminde rol oynar. Gebelik sırasında artan kan hacmi ve fiziksel değişiklikler pelvik damarların genişlemesine ve venöz fonksiyon bozukluğuna neden olabilir. Ek olarak bazı anatomik varyasyonlar PKS riskini artırabilir.

  • Nutcracker (Fındıkkıran) Sendromu: Sol renal venin sıkışması sonucu gelişen bu durum pelvik damarlarda kanın geri akmasına neden olabilir.
  • May-Thurner Sendromu: Sol iliak venin sıkışmasıyla ortaya çıkan bu sendrom venöz hipertansiyona yol açarak PKS riskini artırabilir.

Son olarak genetik yatkınlık ve yaşam tarzı faktörleri de göz ardı edilmemelidir. Ven duvarının zayıflığına bağlı genetik eğilimler PKS’yi tetikleyebilir. Obezite gibi yaşam tarzı faktörleri de artan venöz basınca katkıda bulunarak semptomları şiddetlendirebilir. Bu unsurlar PKS’nin ortaya çıkmasında ve hastalığın ilerleyişinde önemli rol oynamaktadır.

7/24 WhatsApp
İçin
Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

    *Tedavi fiyatları ve süreci hakkında en iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Ne Kadar Yaygındır?

    Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS) yaygınlığı çalışmalara göre farklılık gösterse de özellikle kronik pelvik ağrı çeken kadınlar arasında oldukça yüksektir. Yapılan araştırmalar bu durumun kadınlar arasında %10 ila %40 oranında görülebileceğini ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra over venlerinde genişleme olan kadınların %60’ına kadar PKS geliştirme riski bulunduğu belirtilmektedir.

    PKS genellikle premenopozal dönemdeki kadınları etkiler ve özellikle birden fazla gebelik geçirmiş olanlarda daha yaygın görülür. Ortalama tanı yaşı 30 ila 50 arasındadır. PKS yalnızca üreme çağındaki kadınlarda değil menopoz sonrası kadınlarda da gözlemlenmektedir. Bu durum PKS’nin yaygınlığının geleneksel olarak düşünülenden daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.

    PKS’nin belirtileri kronik pelvik ağrı dismenore ve dispareuni gibi semptomlarla kendini gösterir ve ayrıca aşağıdaki durumlarla ilişkilendirilmiştir:

    • Uzun süre ayakta durma veya oturma sırasında ağrının artması
    • Vulva ve alt ekstremitelerde görülen varisli damarlar
    • Pelvik rahatsızlıklar nedeniyle ortaya çıkan psikolojik stres

    Psikolojik açıdan PKS hastaların %25 ila %50’sinde depresyon gibi sorunlara yol açabilmektedir. Görüntüleme teknikleri kullanılarak yapılan popülasyon bazlı çalışmalarda asemptomatik kadınların %38 ila %47’sinde pelvik varisler tespit edilmiştir. Bu da PKS’nin potansiyel yaygınlığının bildirilenden daha yüksek olabileceğini göstermektedir. Sonuç olarak PKS hakkında daha kapsamlı araştırmalar bu durumun gerçek yaygınlığını anlamak için önem taşır.

    Pelvik Konjesyon Sendromunun Oluşum Süreci Nasıldır?

    Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) pelvik damarların işlev bozukluğu nedeniyle gelişen kronik bir durum olarak öne çıkar. PKS’nin oluşumunda venöz valf yetmezliği hormonal etkiler ve pelvik anatomideki karmaşıklık rol oynar. İlk olarak venöz valf yetmezliği sendromun temel mekanizmasını oluşturur. Normal şartlarda bu valfler kanın geriye akmasını engeller fakat yetmezlik durumunda kan geriye doğru akar ve damar basıncı artar.

    Zaman içinde bu valflerin işlev bozukluğu varislerin gelişmesine neden olur. Genişlemiş pelvik damarlar kıvrımlı hale gelerek kan birikimini artırır ve kronik ağrılara yol açar. Ayrıca hormonal etkiler de PKS gelişiminde belirleyici olur. Özellikle östrojen hamilelik sırasında pelvik damarlarda genişleme ve valf yetmezliğini şiddetlendirir ve bu nedenle kadınlar PKS’ye daha duyarlı hale gelir.

    Pelvik damarların anatomik düzenlemesi de sendromun ortaya çıkmasında etkilidir. Bu bölgedeki venöz sistem karmaşık bir damar ağı oluşturur ve bazı durumlar damar tıkanıklığına yol açarak pelvik varislerin etkilerini artırır. Özellikle May-Thurner ve Nutcracker sendromları gibi durumlar ikincil venöz tıkanıklığa katkıda bulunur.

    Detaylı bilgi ve randevu almak için Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez'e hemen ulaş!

    Pelvik Konjesyon Sendromunun Belirtileri Nelerdir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) özellikle kronik pelvik ağrı ile tanınan ve yaşam kalitesini düşüren bir durumdur. Bu ağrı altı aydan uzun sürebilir ve genellikle donuk sızlayan bir his olarak tarif edilir. Ağrı uzun süre ayakta durma veya oturma gibi durumlarda daha belirgin hale gelir çünkü bu pozisyonlar pelvik damarlar üzerindeki baskıyı artırır. Ayrıca adet döneminde hormonal değişiklikler nedeniyle ağrı artabilir.

    PKS’nin belirtileri arasında şunlar yer alır:

    • Uzun Süre Ayakta Durma veya Oturma: Pelvik damarlar üzerindeki baskı nedeniyle ağrı artar.
    • Adet Döngüsü: Hormonal değişiklikler damarların genişlemesini artırarak ağrıyı şiddetlendirebilir.
    • Cinsel Aktivite: Cinsel ilişki sırasında veya sonrasında ağrı hissi yaygındır ve pelvik damarların şişmesinden kaynaklanabilir.
    • Fiziksel Efor: Yürümek ağır kaldırmak gibi eylemler genişlemiş damarları daha da zorlayarak semptomları kötüleştirir.
    • Gebelik: Özellikle sonraki gebeliklerde hormonlar ve karın içi basınç artışı semptomları yoğunlaştırabilir.

    Kronik pelvik ağrıya ek olarak diğer belirtiler de gözlemlenebilir. Uyluk kalça veya vajinal bölgede varisli damarlar bacaklara yayılabilen bel ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Ek olarak mesaneye baskı nedeniyle idrara çıkma isteği artabilir. Karında şişkinlik ve pelvik bölgede ağırlık hissi de yaygın semptomlar arasındadır. Bu semptomlar diğer pelvik rahatsızlıklarla örtüşebildiği için teşhis genellikle zordur ve detaylı görüntüleme gerektirebilir.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Nasıl Teşhis Edilir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS) teşhisi karmaşık yapısı ve diğer pelvik rahatsızlıklarla benzer belirtiler göstermesi nedeniyle çeşitli yöntemlerin bir arada kullanılmasını gerektirir. PKS genellikle menopoz öncesi kadınlarda altı aydan uzun süren kronik pelvik ağrı ile kendini gösterir. Bu süreçte doğru teşhise ulaşmak için klinik değerlendirme ve görüntüleme teknikleri gibi farklı yaklaşımlar uygulanır.

    • Klinik Değerlendirme: Hasta öyküsünde ayakta durma adet döngüsü veya cinsel aktivite sırasında kötüleşen donuk bir pelvik ağrı mevcutsa PKS şüphesi doğar. Bununla birlikte bu tür belirtiler pek çok farklı hastalıkta görülebilir.
    • Ultrason: Transvajinal veya transabdominal ultrason ile pelvik damarların genişlemesi değerlendirilebilir. Özellikle yumurtalık damarlarının durumu incelenir ancak bu yöntemin duyarlılığı her zaman yüksek olmayabilir.
    • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Kontrast madde kullanılarak yapılan MRG genişlemiş damarların tespiti ve PKS dışındaki nedenlerin dışlanması açısından etkili bir yöntemdir. Ağrının diğer sebeplerini elemek için sıklıkla tercih edilir.
    • BT Venografi: Bilgisayarlı tomografi ile yapılan venografi pelvik venöz sistemin ayrıntılı görüntüsünü sunar. Bu yöntem yumurtalık damarlarında genişleme veya geri akışı doğrulayabilir.
    • Pelvik Venografi: Venografi pelvik damarların içine boya enjekte edilmesiyle venöz sistemin detaylı görüntülerini elde eder. Altın standart olarak kabul edilen bu yöntem genellikle diğer görüntüleme yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır.
    • Laparoskopi: Pelvik ağrının diğer nedenlerini dışlamak amacıyla bazen laparoskopi yapılır ancak görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler nedeniyle daha nadir başvurulan bir yöntemdir.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) genellikle minimal invaziv prosedürlerle tedavi edilen bir durumdur ve pelvik ven embolizasyonu (PVE) temel yöntemdir. Bu işlem kronik pelvik ağrıya yol açan genişlemiş damarları hedef alarak semptomları hafifletmeyi amaçlar. Özellikle genişlemiş over ve internal iliak venlere yönelik müdahaleler ağrının azalmasına önemli katkı sağlar. Embolizasyon sırasında genişleyen damarları bloke etmek için çeşitli embolik materyaller kullanılır. Bu materyaller floroskopi rehberliğinde damar içine yerleştirilir ve damarların kan akışını engelleyerek rahatlama sağlar.

    PKS tedavisinde kullanılan PVE’nin etkinliği üzerine yapılan araştırmalar hastaların çoğunda belirgin bir iyileşme gösterir. Kullanılan malzeme türüne ve tedavi edilen damarların spesifik özelliklerine göre başarı oranları değişir.

    • Sadece over venlerinin embolizasyonu: Hastaların %90’ından fazlasında iyileşme sağlar.
    • Hem over hem de internal iliak venlerin kombine tedavisi: Vakaların %96’sına kadar rahatlama sunabilir.

    PVE güvenli bir yöntem olarak kabul edilir ve düşük komplikasyon oranına sahiptir. Çoğu hasta işlem sonrası hafif geçici ağrılar yaşasa da kalıcı yan etkiler nadirdir. Çoğunlukla işlem sonrası hastalar 24 saat içinde günlük aktivitelerine dönebilir. Çalışmalarda bu yöntemin yüksek teknik başarı oranlarına sahip olduğu ve hastaların %70-95’inin pelvik ağrılarında önemli bir rahatlama yaşadığı belirtilmektedir. Uzun süreli takip sonuçları semptom tekrarının az olduğunu ancak bazı vakalarda tekrarlayan işlemlerin gerekli olabileceğini göstermektedir.

    Pelvik Konjesyon Sendromunun Risk Faktörleri Nelerdir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu’nun risk faktörleri kadınlarda bu duruma yol açabilecek birçok önemli unsuru içerir. Özellikle doğurganlık çağındaki kadınları etkileyen bu sendrom çeşitli biyolojik ve yaşam tarzı faktörleriyle ilişkili olarak gelişebilir. İlk olarak gebelik öyküsü PKS riskini arttırır. Gebelik süresince pelvisteki damarlar genişler ve doğumdan sonra geri dönmeyebilir bu da venöz yetmezliğe sebep olabilir. Hormonal etkiler de risk faktörleri arasında yer alır. Östrojen özellikle üreme yıllarında damarların genişlemesine katkıda bulunur ve PKS gelişme olasılığını artırır.

    Bunun yanı sıra ailede varis öyküsü olan ya da bacaklarda varisli damarları bulunan bireyler PKS geliştirme riski altındadır. Bu durum altta yatan pelvik venöz yetmezliği gösterebilir. Ayrıca pelvik venöz yetmezlik risk faktörleri arasında dikkate alınmalıdır. Damarlardaki zayıf kapakçıklar kanın geri akmasına neden olur ve damarların genişlemesine yol açar.

    Ek olarak Fındıkkıran Sendromu ve May-Thurner Sendromu PKS gelişimini etkileyebilecek vasküler kompresyon sendromları arasında yer alır. Bu durumlar pelvik bölgedeki kan akışını engeller.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Tedavisi Ne Zaman Yapılabilir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) tedavisi çeşitli kriterlere bağlı olarak değerlendirilir ve genellikle girişimsel radyoloji prosedürleri gerektirir. Öncelikle tedavi için en önemli endikasyonlardan biri altı aydan uzun süren ve başka bir nedeni olmayan kronik pelvik ağrıdır. Bu ağrı sıklıkla uzun süreli ayakta durma oturma cinsel aktivite veya adet dönemi ile daha da kötüleşir. Tedavi gerektiren diğer durumlar pelvik damarların genişlemesi ve venöz yetmezlik belirtileridir. Özellikle görüntüleme çalışmaları ile doğrulanan pelvik ven dilatasyonu ve reflü tedaviye yönlendiren önemli tanısal göstergelerdir.

    Ayrıca aşağıdaki durumlarda pelvik ven embolizasyonu düşünülmelidir:

    • Kronik pelvik ağrı: Uzun süreli ve siklik olmayan bu ağrı fiziksel aktiviteler veya uzun süre dik durmakla artış gösterir.
    • Venöz yetmezlik ve varisler: MR Doppler ultrason veya venografi gibi görüntüleme yöntemlerinde over veya internal iliak venlerde venöz reflü ve genişleme görülmesi önemlidir.
    • Başarısız konservatif tedavi: Hormonal tedavi ağrı yönetimi veya fizik tedavi gibi konservatif yöntemlerle yeterli iyileşme sağlanamayan hastalarda girişimsel prosedürler değerlendirilebilir.
    • Eş zamanlı semptomlar ve pelvik varisler: Vulvar perineal veya uyluk bölgelerinde belirginleşen varisli damarlar mevcutsa tedavi gereklidir.
    • İlişkili venöz sendromlar: Fındıkkıran veya May-Thurner sendromları gibi durumlar PKS’nin venöz hipertansiyonuna katkıda bulunur ve bu durumlar tedaviye dahil edilmelidir.
    • Çok doğum yapma: Tekrarlayan gebelikler artan ven genişlemesiyle birlikte PKS semptomlarını şiddetlendirebilir.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Tedavisi Ne Zaman Yapılamaz?

    Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS) tedavisinde kullanılan girişimsel radyoloji ve özellikle transkateter embolizasyon bazı durumlarda uygulanamaz. Çeşitli kontrendikasyonlar bu tedavinin risk oluşturabileceği veya tedavi sürecini zorlaştırabileceği durumları içerir. Embolizasyon işleminin uygulanamayacağı başlıca durumlar şu şekildedir:

    • Gebelik: Hamilelik sürecinde fetüse zarar verme riski nedeniyle bu prosedür önerilmez. Bu nedenle gebelik döneminde embolizasyon tedavisi genellikle uygulanmaz.
    • Kontrast Maddelere Şiddetli Alerji: Prosedürde damarların daha iyi görüntülenmesi için kontrast maddeler kullanılır. Ancak bu maddelere karşı ciddi alerjik reaksiyon gösteren hastalar embolizasyon için uygun aday sayılmaz.
    • Koagülopati veya Kontrolsüz Kanama Bozuklukları: Kan pıhtılaşma sorunu olan veya antikoagülan tedavi alan bireylerde embolizasyon riskli olabilir. Kontrolsüz kanama prosedür sırasında veya sonrasında komplikasyonlara neden olabilir.
    • Böbrek Yetmezliği: Embolizasyon esnasında kullanılan kontrast maddeler böbreklere zarar verebilir. Böbrek fonksiyonları bozulmuş bireylerde bu durum daha büyük risk taşır ve tedavi önerilmez.
    • Pelvik Malignite: Pelvik bölgede mevcut malignite varlığında alternatif tedavi seçenekleri değerlendirilir. Malignite embolizasyon tedavisinin başarısını olumsuz etkileyebilir.
    • Şiddetli Pelvik Enfeksiyonlar: Aktif pelvik enfeksiyonu olan hastalarda embolizasyon önerilmez. Enfeksiyonun sistemik yayılımı ve kötüleşme riski nedeniyle bu tür durumlar kontrendikasyon olarak kabul edilir.
    • Pelvik Tromboz: Pelvik bölgede mevcut trombozu olan bireylerde embolizasyon yapılmamalıdır. Bu durum embolizasyon sırasında pıhtının hareket etmesi ve akciğerlere ulaşma riskini artırabilir.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Tedavisi Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?

    Embolizasyon tedavisinden sonra Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS) hastalarının iyileşme süreci genellikle hızlı ve sorunsuz geçer. Minimal invaziv olan bu işlemden sonra birçok hasta aynı gün taburcu edilir ve hastanede uzun süre kalmak gerekmez. İlk haftada hafif kramplar ve alt karın ağrısı gibi şikayetler yaşanabilir ancak bu belirtiler genellikle kısa sürede azalır.

    • Ağrı reçetesiz satılan ilaçlarla kolayca yönetilebilir.
    • Bazı hastalarda hafif ateş ve halsizlik gibi yan etkiler birkaç gün içinde düzelir.
    • Genellikle 3-7 gün sonra hastalar günlük aktivitelerine dönebilir.

    Ancak yorucu fiziksel aktivitelerden kaçınmak tedavi sonrası önerilir. Uzun vadede çoğu hasta belirgin bir semptom rahatlaması yaşar ve kronik ağrıda büyük bir azalma görülür. Fakat nadiren tedavi sonrasında belirtilerin tekrar edebileceği bilinmektedir.

    Pelvik Konjesyon Sendromu Nasıl Önlenir?

    Pelvik Konjesyon Sendromu’nun (PKS) önlenmesi için risk faktörlerinin azaltılması ve venöz dolaşımın desteklenmesi önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak pelvik bölgedeki kan birikmesini azaltarak venöz dönüşü artırır. Aynı şekilde sağlıklı kilo yönetimi ile pelvik damarlar üzerindeki baskı azaltılabilir. Ayrıca uzun süre oturmaktan veya ayakta durmaktan kaçınmak kan durgunluğunu önlemede etkilidir. Bunun yanında hormonal seviyelerin kontrol edilmesi de damar genişlemesini azaltabilir.

    Önerilen önleyici stratejiler şunlardır:

    • Düzenli Egzersiz: Pelvik bölgedeki kan dolaşımını iyileştirir.
    • Sağlıklı Kilo Yönetimi: Ek baskıyı azaltarak venöz sağlığı destekler.
    • Pozisyon Değişikliği: Uzun süre aynı pozisyonda kalmaktan kaçının.
    • Hormonal Yönetim: Östrojen seviyelerini kontrol etmek faydalı olabilir.
    • Gebelik Planlaması: Sık gebeliklerin önlenmesi ven sağlığını koruyabilir.