Ultrason, kabaca anlatmak gerekirse, vücudumuzun içindeki dokuları ve organları “içeriden fotoğraflarını çekiyormuş” gibi göstermeyi sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Yüksek frekanslı ses dalgaları kullanır, bu dalgalar vücudun farklı bölgelerine çarpıp yansır ve geri dönen bu sinyaller sayesinde iç yapılarımız ekranda görüntülenir. Radyasyon içermemesi en büyük avantajlarından biridir; dolayısıyla hamilelikten çocuk hastalara, hatta yaşlılara kadar geniş bir yelpazede güvenle kullanılır. Elbette ultrason sadece “içeriyi görmek” istediğimizde başvurduğumuz bir yöntem değildir; gebelik takibinden yumuşak doku rahatsızlıklarının saptanmasına, jinekolojik hastalıklardan çocuklardaki bazı sağlık sorunlarının erken tanısına kadar pek çok alanda kullanılır.

Tıbbi AdıUltrasonografi (USG)
Kullanım Amacıİç organların, damarların, dokuların ve fetüsün ses dalgaları ile görüntülenmesi
Yöntem TipiYüksek frekanslı ses dalgaları kullanılır; radyasyon içermez
Uygulama Süresi10–30 dakika; incelenen bölgeye göre değişir
Hazırlık GereksinimiKarın USG için açlık, pelvik USG için dolu mesane gerekebilir
Değerlendirilen YapılarKaraciğer, safra kesesi, böbrek, tiroid, meme, damarlar, gebelik, kas-iskelet sistemi, pelvik organlar
Klinik Kullanım AlanlarıKitle, kist, taş, iltihap, damar tıkanıklığı, gebelik takibi, organ büyüklüğü değerlendirmesi
AvantajlarıRadyasyon içermez, güvenlidir, tekrarlanabilir, gerçek zamanlı görüntüleme sağlar
KısıtlamalarıGazlı yapılar ve kemikler görüntülemede zorluk yaratabilir; kullanıcı deneyimine bağlı sonuçlar
Görülebilecek BulgularKistler, tümörler, sıvı birikimleri, damar tıkanıklıkları, organ morfolojisi değişiklikleri
Yardımcı YöntemlerRenkli Doppler (kan akımı değerlendirmesi), MR, BT (daha ayrıntılı görüntüleme gerektiğinde)

Ultrason Nedir ve Nasıl Çalışır?

Ultrasonu bir çeşit sonar sistemi gibi düşünebilirsiniz. Nasıl ki denizaltılar veya gemiler su altındaki cisimleri tespit etmek için ses dalgaları gönderip geri dönüşünü ölçüyor, ultrason cihazı da buna benzer bir mekanizma uygular. Yüksek frekanslı ses dalgaları (genellikle insan kulağının duyamayacağı kadar yüksek, 2–20 MHz aralığında) özel bir prob veya “transdüser” aracılığıyla vücuda gönderilir. Bu dalgalar kas, yağ, kemik gibi farklı yoğunluklardaki dokulara çarparak geri yansır. Geri dönen yankılar (ekolar), yine transdüser tarafından yakalanır ve bir bilgisayar sistemi sayesinde ekranda gerçek zamanlı görüntü oluşturulur.

Bu teknolojinin kalbinde yatan temel prensip, “piezoelektrik etki” olarak adlandırılan bir olgudur. Transdüser içindeki küçük kristaller, elektrik enerjisini mekanik ses dalgalarına (ultrason dalgalarına) dönüştürür, ardından geri dönen ses dalgalarını tekrar elektrik sinyaline çevirir. Bu kadar teknik bilgiyi “bir mikrofondan ses gönderip, geri yansıyan sesle vücudun iç haritasını çıkarıyoruz” şeklinde özetleyebiliriz.

Ultrasonun çözünürlük ve derinlik algısı, kullandığı dalga frekansına göre değişir. Daha yüksek frekans (örneğin 10–15 MHz) yüzeysel dokuları incelemede çok iyidir; cilt altındaki kas, tendon veya tiroit gibi alanları daha net gösterir. Buna karşın yüksek frekanslı dalgalar derine çok inemez. Daha düşük frekanslar (2–5 MHz gibi) ise daha derin bölgeleri incelemek için kullanılır; karaciğer, böbrek gibi organlar bu sayede görüntülenebilir. Temel olarak frekans ne kadar düşükse o kadar derine nüfuz edebilir ama görüntü kalitesi (detay seviyesi) biraz düşer; frekans yükseldikçe bu kez derinlik azalır ama detay artar.

Bir de Doppler ultrason kavramı vardır ki bu yöntem kan akışını değerlendirmek için çok idealdir. Damar içinden akan kanın hızı ve yönü hakkında bilgi almak istediğimizde Doppler tekniğinden yararlanırız. Nasıl hareket halindeki bir tren yanınıza yaklaşırken düdük sesinin inceldiğini, uzaklaşırken kalınlaştığını fark edersiniz (Doppler etkisi), işte ultrasonla da benzer bir prensiple, kan hücrelerinin hareketini analiz edebiliriz. Bu da örneğin bacak damarlarında pıhtı olup olmadığından tutun, kalp kapakçıklarının işleyişine kadar pek çok konuda ayrıntılı bilgi sağlar.

Ultrasonun en büyük avantajlarından biri ise radyasyon kullanmamasıdır. Röntgen veya bilgisayarlı tomografi (BT) gibi yöntemlerde iyonlaştırıcı radyasyon vardır. Ultrason, yalnızca ses dalgalarını kullanır; bu da özellikle hamile kadınlar, çocuklar ve sık sık görüntüleme ihtiyacı olan hastalar için onu son derece güvenilir bir seçenek haline getirir.

Ultrason Gebelikte Nasıl Kullanılır?

Gebelik süresince anne karnındaki bebeğin sağlığını, gelişimini ve hatta anne adayının rahimle ilgili yapısal özelliklerini takip etmenin en zararsız ve etkili yollarından biri ultrasondur. Özellikle radyasyonsuz olması, gebelerde en büyük tercih sebeplerinden biridir. Gebeliğin erken dönemlerinde transvajinal ultrason tercih edilebilir. Bu yöntem vajinal yoldan yapılan bir tarama şeklidir ve bebek henüz çok küçük olduğu için karından bakıldığında net görülemeyen detaylar bu yöntemle anlaşılabilir. Örneğin gebeliğin rahim içinde mi, yoksa dış gebelik mi olduğu (ektopik gebelik) bu sayede erkenden tespit edilir.

İlerleyen haftalarda ise karından yapılan (transabdominal) ultrasonla bebeğin genel gelişimi, organlarının yapısı, amniyotik sıvı miktarı ve hatta bebeğin yüz hatları bile oldukça net biçimde izlenebilir. Burada “suyun altındaki bir balığın hareketlerini, suda oluşan dalgalanmalar sayesinde izlemek” gibi bir benzetme yapabiliriz. Bebeğin organlarının gelişimine, kalbinin atımına, beyin ve omurilik yapısının normal seyredip seyretmediğine, kısacası pek çok yapısal özelliğine bakarak, anne ve bebek sağlığını bütüncül olarak değerlendirmek mümkün olur.

Doppler ultrason gebelikte de sık sık başvurulan bir yöntemdir. Özellikle bebeğin eşi (plasenta) ile bebek arasındaki kan akışı, göbek kordonundaki damarlar ve bebeğin beynindeki kan dolaşımı gibi unsurlar Doppler tekniğiyle değerlendirilebilir. Böylece bebekte büyüme geriliği, placenta previa (plasentanın rahim ağzını kapatması) gibi olumsuz durumlar daha ciddi bir tablo gelişmeden yakalanabilir. Erken teşhis, anne ve bebek açısından çok kıymetlidir; gerektiğinde tıbbi müdahaleler planlanır, gebelik takibi daha yakından yapılır.

Özel durumlarda, ultrason rehberliğinde amniyosentez (bebek içinde bulunduğu sıvıdan örnek alınması) veya koryon villus örneklemesi (plasenta dokusundan biyopsi) gibi müdahaleler de yapılabilir. Bu işlemlerle genetik testler gerçekleştirilir, bebeğin herhangi bir kromozomal veya kalıtsal hastalığa sahip olup olmadığı araştırılır. Ultrason burada bir “kılavuz” görevi görür, doktorun en güvenli şekilde örnek almasına olanak tanır.

En keyifli kısımlardan biri ise elbette anne-baba adaylarının bebeklerini daha doğmadan ekranda görüp, minik kalp atışlarını takip edebilmeleridir. Bağ kurma ve gebeliğe duygusal açıdan hazırlanma sürecinde ultrasonun yeri tarifsizdir. Bu yüzden gebelik takibinde ultrasonun ne denli önemli olduğu açıktır; hem tıbbi hem de psikolojik açıdan büyük faydalar sağlar.

Ultrason Hangi Jinekolojik Hastalıkları Teşhis Eder?

Ultrason, kadın üreme organlarının yapısal ve işlevsel bozukluklarını saptamada son derece kullanışlı bir yöntemdir. Rahim (uterus), yumurtalıklar (overler) ve çevredeki diğer pelvik bölgeler hakkında detaylı bilgi verebilir. Basitçe anlatmak istersek, “rahmin ve yumurtalıkların iç yüzeyini gözlemleyebildiğimiz bir pencere” gibidir.

  • Rahim Miyomları (Fibroidler): Rahim duvarından kaynaklanan iyi huylu tümöral oluşumlardır. Miyomlar pek çok kadında farklı boyut ve sayılarda görülebilir. Ultrasonda, bu miyomların yerleşimi, boyutu, rahim iç boşluğuna olan etkisi net bir şekilde ortaya konur. Bazı miyomlar aşırı kanamaya veya ağrıya neden olabilirken, bazıları hiç belirti vermeyebilir. Ultrason sayesinde takip edilmesi veya cerrahi müdahale gerekip gerekmediği kolayca anlaşılır.
  • Yumurtalık Kistleri: Yumurtalıklar içinde sıvı dolu kesecikler oluşması oldukça yaygındır. Bazıları fonksiyonel kisttir ve kendiliğinden kaybolabilirken, bazıları endometrioma (çikolata kisti) veya dermoid kist gibi daha özel türlerde olabilir. Ultrasonda kistin çapını, iç yapısını (içi sıvı mı, katı mı, karışık mı) görebilir, hatta kistlerin kan akımını inceleyerek malignite (kötü huylu olma) riskine dair öngörülerde bulunabiliriz.
  • Endometriozis: Rahim içi dokusuna benzeyen hücrelerin rahim dışında, örneğin yumurtalıklarda veya karın boşluğunda bulunması durumudur. Bu durum şiddetli adet ağrılarına, kısırlığa ve ağrılı ilişkiye neden olabilir. Endometriozis odağında oluşan endometriomalar (çikolata kistleri) ultrasonla genellikle “kahve telvesi” benzeri yoğun içerik görüntüsü şeklinde tespit edilebilir.
  • Ektopik (Dış) Gebelik: Gebeliğin rahim dışında, çoğunlukla fallop tüpünde gelişmesi hayati risk taşıyan bir durumdur. Kanama ve yırtılma riski yüksektir. Transvajinal ultrason ile gebelik kesesinin rahimde mi yoksa başka bir bölgede mi olduğu erkenden anlaşılabilir.
  • Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID): Rahim, tüpler ve çevre dokuların enfeksiyonu durumudur. Ağrı, ateş, kötü kokulu akıntı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Ultrason, bu bölgede oluşan iltihap sıvısı ya da apseleri görmeye yardımcıdır.
  • Rahim İç Zarı (Endometrium) Polipleri: Rahim içi polipler bazen adet düzensizliği ve ara kanamalara neden olabilir. Transvajinal ultrason, özellikle rahim iç zarı hakkında detaylı bilgi verdiği için poliplerin varlığı da bu sayede anlaşılır.
  • Doğuştan Gelen Rahim Anomalileri: Rahmin perde (septum) ile ikiye bölünmesi ya da kalp şeklinde (bikornuat) olması gibi anatomik farklılıklar ultrasonla görüntülenebilir. Bu tip anormallikler kısırlığa veya tekrarlayan düşük sorunlarına neden olabilir.

Ultrasonla Hangi İç Organlar Değerlendirilir?

Ultrasonun en yaygın kullanım alanlarından biri de karın içi organların değerlendirilmesidir. Örneğin karaciğer, safra kesesi, dalak, böbrekler ve pankreas bu yöntemle sıkça incelenir. Bazı durumlarda mesane ve hatta bağırsakların bir kısmı da ultrasonla taranabilir, ancak bağırsakların içindeki hava görüntü kalitesini düşürebilir. Ayrıca karın içinde damarların (örneğin aorta veya ana toplardamarın) genişliği, tıkanıklığı ya da baloncuk (anevrizma) olup olmadığı da gözlenebilir.

  • Karaciğer ve Safra Kesesi: Safra kesesinde taş, çamur, polip gibi oluşumlar olup olmadığı ultrasonla anlaşılır. Karaciğerin büyüklüğü, dokusunun yapısı, herhangi bir kist veya tümör olup olmadığı da rahatlıkla saptanabilir. Karaciğer yağlanması veya siroz gibi kronik hastalıkların seyrinde de ultrason takip için idealdir.
  • Böbrekler: Böbrekte taş var mı, idrar kanalları genişlemiş mi, böbrek kistleri mevcut mu? Tüm bu sorular ultrasonla cevap bulur. İdrar yolu enfeksiyonu geçiren, tekrarlayan böbrek ağrıları olan kişilerde sıkça istenir. Ayrıca böbrek boyutlarındaki değişiklikler de ultrasonla gözlemlenebilir.
  • Pankreas: Mide arkasında derinde yer alan pankreas genellikle BT veya MR gibi yöntemlerle daha net incelenir; ancak ultrason da özellikle pankreasın baş ve gövde kısımlarında kitle ya da iltihaplanma var mı diye kabaca bilgi verebilir. Akut pankreatit şüphesinde safra taşına bağlı bir tıkanıklık veya pankreas çevresinde sıvı koleksiyonu var mı diye bakmak için kullanılır.
  • Dalağın Büyümesi: Dalağın boyutunu ölçmek, bazı kan hastalıkları veya enfeksiyonlarda oldukça önemlidir. Ultrason, dalağın normalden büyük olup olmadığını anlamada hızlı ve basit bir yöntemdir.
  • Büyük Damarlar: Karın içindeki aorta damarı herhangi bir anevrizma (baloncuk) geliştirmiş mi, çapında tehlikeli bir genişleme var mı, doppler ile kan akışı normal mi? Ultrasonla bunları kolaylıkla tespit edebiliriz.

Pelvik bölgede ise kadınlarda rahim ve yumurtalıklar, erkeklerde prostat bezi değerlendirilebilir. Ayrıca erkeklerde testisler de skrotal ultrasonla incelenir; torsiyon (testisin kendi etrafında dönmesi), kist, tümör ya da hidrosel (testis çevresinde sıvı toplanması) gibi durumlar teşhis edilebilir.

Tiroid ultrasonu da boyun bölgesindeki en sık uygulanan işlemlerden biridir. Tiroid bezinde nodül, kist veya iltihaplanma belirtisi var mı diye bakılır. Gerekirse Doppler uygulamasıyla nodülün damarlanması, büyüme hızı ve risk seviyesi hakkında öngörüler elde edilir.

Ultrason İşlemi Sırasında Ne Olur?

Ultrason randevunuza gittiğinizde, genellikle sizi rahat bir yatağa uzanmaya davet ederler. Ardından incelenecek bölgeye göre ya giysilerinizi hafifçe sıyırmanız ya da o bölgeyi tamamen açmanız istenir. Örneğin karın ultrasonu yapılacaksa karnınızın üst kısmı açıkta kalacak şekilde uzanırsınız. Sonra, cilde ultrason jeli adı verilen, şeffaf ve kaygan bir madde sürülür. Bu jel, cilt ile ultrason probu arasında hava kalmamasını sağlar; çünkü hava, ses dalgalarının iletilmesini engelleyebilecek en büyük faktörlerden biridir.

Transdüser (prob) adı verilen cihaz, jel üzerinde nazikçe gezdirilirken, ekranda gerçek zamanlı görüntüler oluşur. Doktor veya teknisyen, karaciğer, böbrek, safra kesesi gibi organları görmek istediğinde probu farklı açılardan bastırabilir. Bu esnada hafif bir baskı hissedebilirsiniz ama genellikle ağrı olmaz. Bazı hastalar jel soğuk veya biraz “ılıktan soğuk” arası hissedebilir; bunun dışında kayda değer bir rahatsızlık duymazlar.

Pelvik bölgede bakılması gerekiyorsa, kimi zaman mesanenin dolu olması istenir. Çünkü dolu mesane, rahim ve yumurtalıkların daha net görülmesini sağlar. O nedenle “ultrason için su içmemi söylediler, tuvalete gitmemi yasakladılar” gibi durumlar bu prosedürün doğal bir parçasıdır. Bazı özel durumlarda, örneğin transvajinal ultrason yapılacaksa, vajinal yoldan ince uzun bir prob kullanılır. Bu yöntem erken gebelik veya kadın üreme organı problemlerini daha yakından inceleme açısından çok bilgilendiricidir.

İşlem ortalama 15–30 dakika sürer, ancak incelenen bölgeye ve detaylara göre bu süre uzayabilir. Karında çok sayıda organ değerlendiriliyorsa zaman biraz artar. Herhangi bir anestezi veya iğne yapılmadığı için işlem bittiğinde hemen normal yaşamınıza dönebilirsiniz. Jeli silmek için genellikle tek kullanımlık mendiller verilir ve ardından giyinip sonuçlarınızın ön değerlendirmesini almanız istenir. Kimi merkezlerde sonuçlar hemen verilirken, bazılarında raporlama için biraz beklemeniz gerekebilir.

Neden Ultrasonu Diğer Görüntüleme Tekniklerinden Tercih Etmeli?

Günümüzde radyolojik incelemeler arasında birçok seçenek var: Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi (BT), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR) ve tabii ki Ultrason. Peki ultrasonu neden tercih etmeliyiz?

  • Radyasyon İçermemesi: Röntgen ve BT gibi yöntemlerde iyonlaştırıcı radyasyon kullanılır. Bu hamilelik döneminde ya da radyasyondan kaçınmak isteyen hastalarda büyük bir endişe kaynağı olabilir. Ultrason ise yalnızca ses dalgalarıyla çalışır, dolayısıyla radyasyon riski sıfırdır.
  • Gerçek Zamanlı Görüntüleme: MR veya BT, organların belirli bir anda kesitsel görüntüsünü verir. Ultrason ise sanki “canlı yayın” gibi, organların hareketini veya kan akışını anlık olarak izlememize imkân tanır. Kalp kapakçıkları, kan damarları veya fetus hareketleri gibi dinamik durumlar için idealdir.
  • Düşük Maliyet ve Kolay Erişim: Ultrason cihazları genelde daha düşük maliyetlidir ve taşınabilir versiyonları bile oldukça yaygındır. Bu da acil servis, yoğun bakım veya uzak bölgelerdeki mobil sağlık hizmetlerinde bile ultrasonu yaygın olarak kullanılabilir kılar.
  • Hızlı Uygulama: Özellikle acil durumlarda, hastanın başında kısa sürede ultrasonla tarama yapılabilir (POCUS – Point of Care Ultrasound). MR veya BT için hasta başka bir odaya taşınmalı, cihaz ayarları yapılmalıdır; bu da zaman kaybına neden olabilir.
  • Yumuşak Doku ve Sıvı Tespiti: Ultrason, kitlelerin içinin katı mı, sıvı dolu mu olduğunu hızlıca ayırt edebilir. Bu kist-tümör ayrımında önemli bir avantaj sağlar. Ayrıca kist içi sıvının drenajı veya apse boşaltımı da ultrason rehberliğinde kolayca yapılabilir.
  • Hamilelik ve Pediatrik Kullanım: Hamilelerde ve çocuklarda radyasyonsuz bir yöntem arayışı her zaman ön plandadır. Ultrason bu konuda rakipsizdir. Ek olarak MR kapalı alanda yapıldığı için klostrofobisi olan veya MR uyumsuzluğu bulunan (örneğin vücudunda metal implant olan) hastalarda ultrason ilk tercih olabilir.

Ultrasonla Hangi Karın İçi Hastalıkları Teşhis Edilir?

Karın ağrısı, sindirim problemleri veya şişkinlik gibi şikâyetlerle sağlık kurumuna başvurduğunuzda, çoğu zaman ilk istenen tetkiklerden biri karın (abdominal) ultrason olur. Bunun nedeni hem radyasyonsuz hem de hızlı bir değerlendirme imkânı sunmasıdır. Peki neleri tespit edebiliriz?

  • Safra Kesesi Taşları ve İltihabı (Kolesistit): Safra kesesinde taş olup olmadığı, taşların kanala düşüp düşmediği, iltihap bulguları (örneğin duvar kalınlaşması, etrafında sıvı birikimi) ultrasonla anlaşılabilir. Ani başlayan sağ üst karın ağrısı şikâyetlerinde bu inceleme çok yol göstericidir.
  • Karaciğer Hastalıkları: Karaciğerin büyüyüp büyümediğini, içinde kitle, kist, hemanjiom gibi oluşumlar olup olmadığını, yağlanma veya siroz bulgularını ultrasonla kolayca tespit edebiliriz. Kronik karaciğer hastalığı olan kişilerde periyodik takibin başlıca yöntemlerindendir.
  • Böbrek Taşları ve İdrar Yolu Problemleri: Böbrekte taş varsa, böbreğin boyutu, idrar kanalında tıkanıklık veya genişleme olup olmadığı görülür. Taşın varlığı çoğu zaman ultrasonla net şekilde fark edilir. Çok küçük veya belirli konumlarda gizlenmiş taşlar bazen gözden kaçabilir, ancak çoğu vakada tanı koymak için yeterlidir.
  • Apandisit: Alt sağ karın ağrısından şüphelenildiğinde, ultrason apandis kalınlaşmış mı, çevresinde sıvı birikimi var mı gibi bulguları ortaya koyabilir. Özellikle çocuk ve genç hastalarda BT yerine öncelikle ultrason tercih edilir.
  • Pankreatit: Pankreas iltihabı olan pankreatit vakalarında genellikle pankreas boyutunda artış, etrafında sıvı koleksiyonları gibi işaretler görülebilir. Ayrıca pankreatite yol açan safra taşı (koledok taşı) şüphesini de bu şekilde araştırabiliriz.
  • Dalağın Büyümesi veya Yaralanması: Bazı kan hastalıkları ya da travma durumunda dalak büyüyebilir veya yırtılabilir. Ultrason bu değişiklikleri kısa sürede gösterebilir.
  • Aort Anevrizması: Özellikle yaşlı hastalarda karın aort damarı genişleyebilir (anevrizma). Ultrason, aort çapını ölçmek ve yırtılma riskini değerlendirmek için hızlı ve basit bir tarama yöntemidir.

Sıkça Sorulan Sorular

Ultrasonda kanser anlaşılır mı?

Ultrason, özellikle tiroid, meme, karaciğer, böbrek gibi organlardaki kitleleri saptayabilir ve iyi huylu mu kötü huylu mu olabileceğine dair fikir verebilir. Ancak kesin kanser tanısı için genellikle tek başına yeterli değildir; şüpheli durumlarda biyopsi veya başka ileri tetkikler gerekebilir.

Karından ultrasonda neler görülür?

Karın ultrasonunda karaciğer, safra kesesi, dalak, pankreas, böbrekler, mesane ve ana kan damarları gibi birçok iç organ incelenir. Bu organlardaki taş, kist, tümör, büyüme veya iltihap gibi durumlar hakkında bilgi edinilir. Kadınlarda rahim ve yumurtalıklar, erkeklerde prostat da genel olarak değerlendirilebilir.

Tomografi ve ultrason farkı nedir?

Temel fark çalışma prensiplerindedir. Tomografi (BT) X-ışınları kullanarak kesitsel görüntüler oluşturur ve radyasyon içerir. Ultrason ise ses dalgaları kullanır ve radyasyon içermez. BT kemik ve akciğerleri, ultrason ise yumuşak dokuları, sıvıları ve kan akımını iyi gösterir. BT daha detaylı kesitler sunarken, ultrason gerçek zamanlıdır.

Ultrasonda iltihap görülür mü?

Evet, ultrason birçok iltihabi durumu saptamada oldukça etkilidir. Örneğin, apandisit, safra kesesi iltihabı (kolesistit), böbrek iltihabı veya karın içindeki apseler ultrasonda görülebilir. İltihaba bağlı sıvı birikimi, organ duvarında kalınlaşma veya apse oluşumu gibi bulgular değerlendirilir.

Karın ultrasonunda hangi hastalıklar belli olur?

Karın ultrasonuyla karaciğer yağlanması, safra kesesi taşları veya iltihabı, böbrek taşları veya kistleri, dalak büyümesi, pankreas iltihabı, karın içi sıvı birikimi (asit), bazı tümörler ve apseler gibi birçok hastalık saptanabilir. Organların boyutu, yapısı ve kanlanması değerlendirilerek tanıya gidilir.

Ultrason çeşitleri nelerdir?

Ultrasonun birçok çeşidi vardır. En yaygın olanı standart 2D ultrasondur. Bunun yanında bebeğin üç boyutlu görüntüsünü veren 3D/4D ultrason, kan damarlarındaki akımı gösteren Renkli Doppler ultrason, karın (abdominal), kadın hastalıkları (pelvik/transvajinal), kalp (ekokardiyografi), meme ve tiroit ultrasonu gibi farklı bölgelere özel türleri bulunur.

Ultrasona girmeden önce ne yapılmalı?

Hazırlık, yapılacak ultrason türüne göre değişir. Örneğin, karın ultrasonu için genellikle 8-12 saat açlık istenir. Pelvik ultrason için ise mesanenin dolu olması (bol su içip idrara sıkışık olmak) gerekir. Meme veya tiroit ultrasonu için genellikle özel bir hazırlık gerekmez. En doğru bilgiyi randevu aldığınız yerden öğrenmelisiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir