Paratiroid adenomu tedavisinde cerrahiye bir alternatif olan etanol ablasyonu ameliyat edilemeyen hastalar için umut verici bir yöntemdir. Bu prosedür ultrason rehberliğinde paratiroid adenomuna doğrudan etanol enjekte edilmesiyle gerçekleştirilir. Böylece tümör dokusunda lokalize nekroz meydana gelir ve adenom boyutunda küçülme sağlanır. Yapılan araştırmalara göre etanol ablasyonu hastaların %65-74’ünde 3 ila 6 ay içinde kalsiyum seviyelerini normale döndürebilir. Ayrıca paratiroid hormonu (PTH) seviyelerini önemli ölçüde azaltabilmektedir. Bu tedavi yöntemi genellikle güvenli kabul edilse de etkili olması için birkaç seans gerektirebilir.

Tedavi YöntemiAmeliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi (Etanol Ablasyon)
TanımParatiroid bezinde adenom (iyi huylu tümör) olan hastalarda, alkol (etanol) enjeksiyonu ile adenomun küçültülmesini amaçlayan minimal invaziv bir tedavi yöntemidir.
Uygulama YöntemiUltrason eşliğinde, ince bir iğne ile doğrudan adenom içine etanol enjeksiyonu yapılır; etanol adenom hücrelerini tahrip ederek küçülmelerini sağlar.
Kullanım AlanlarıCerrahiye uygun olmayan veya cerrahi istemeyen primer hiperparatiroidizm hastalarında, küçük ve uygun boyuttaki paratiroid adenomları için uygulanır.
Tedavi SüresiUygulama genellikle kısa sürelidir; birkaç dakikada tamamlanır ancak bazı hastalarda birden fazla seans gerekebilir.
AvantajlarıMinimal invaziv bir yöntemdir, hastanede kalış süresi gerekmez, iyileşme süreci kısadır ve cerrahiden kaçınmak isteyen hastalar için alternatif bir seçenektir.
Yan EtkilerGeçici boyun ağrısı, enjeksiyon bölgesinde hassasiyet; nadiren ses kısıklığı, yutma güçlüğü gibi yan etkiler görülebilir.
Başarı OranıKüçük adenomlarda başarı oranı yüksektir, ancak adenomun boyutuna ve yerleşimine göre etkinlik değişebilir.
Takip ve İzlemİşlem sonrası kan kalsiyum ve PTH düzeylerinin izlenmesi gereklidir; ultrasonla adenomun küçülmesi ve hormon seviyeleri takip edilir.
KontrendikasyonlarBüyük çaplı adenomlar, multipl adenomlar, kanama bozukluğu olan hastalar ve prosedüre bağlı risklerin yüksek olduğu durumlar.
Alternatif YöntemlerParatiroidektomi (cerrahi çıkarım), ilaç tedavisi (kalsimimetikler) ve diğer minimal invaziv yöntemler (radyofrekans ablasyon), embolizasyon
Önlem ve Hazırlıkİşlem öncesi kan sulandırıcı ilaçların kesilmesi ve kan kalsiyum seviyelerinin düzenlenmesi gerekebilir; uygulama öncesi ultrason rehberliğinde detaylı değerlendirme yapılır.

Ameliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi hakkimda 1
Ameliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi hakkimda 2 1

Prof. Dr. Özgür KILIÇKESMEZ

Girişimsel Radyoloji / Girişimsel Nöroradyoloji

Prof. Dr. Kılıçkesmez, Türk Radyoloji Yeterlilik Belgesi, Türk Girişimsel Radyoloji Yeterlilik Belgesi, Strok (inme) tedavisi sertifikasyonu ve Avrupa Girişimsel Radyoloji Boardu (EBIR) sahibidir. Akademik geçmişinde, 2008 yılında Siemens Radyoloji Birincilik Ödülü’nü kazanmıştır.  Medicana Ataköy hastanesinde tedavilerini yapmaktadır.

Özgeçmiş Ödüller Yorumlar

Paratiroid Adenomu Nedir ve Neden Ameliyat Dışı Tedavilere İhtiyaç Duyulabilir?

Paratiroid adenomu paratiroid bezinde oluşan ve genellikle iyi huylu olan bir tümördür. Bu tümör fazla miktarda paratiroid hormonu (PTH) üretimine neden olur ve kan kalsiyum seviyelerinde artışa yol açarak primer hiperparatiroidizm (PHPT) olarak bilinen duruma neden olur. PHPT kemik yoğunluğunda azalma osteoporoz ve böbrek taşı oluşumu gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca bu durum bazı vakalarda kardiyovasküler sorunlarla ilişkilidir ve hastaların yaşam kalitesini düşürebilir. PHPT vakalarının yaklaşık %85’i tek bir adenomdan kaynaklanmaktadır.

PHPT’nin kesin çözümü genellikle cerrahi müdahaleyi gerektirir. Ancak cerrahi tedavi bazı hastalar için riskli olabilir veya sağlık durumları ameliyata uygun olmayabilir. Özellikle yaşlı bireyler veya diğer sağlık sorunları olan hastalar cerrahiye uygun olmayabilirler. Bu gibi durumlarda cerrahi olmayan tedavi yöntemleri önemli bir rol oynar. Bu tedavi seçenekleri hastaların semptomlarını hafifletmek ve komplikasyon risklerini azaltmak için kullanılır.

Etanol Ablasyonu Paratiroid Adenomunu Tedavi Etmek İçin Nasıl Çalışır?

Etanol ablasyonu paratiroid adenomlarını tedavi etmek için hücresel hasar ve yapısal değişim süreçlerine dayanır. Bu yöntemde etanol enjeksiyonu ile adenom dokusunda iki temel etki yaratılır: koagülatif nekroz ve fibrotik dönüşüm.

İlk olarak etanol hücrelerin su kaybetmesine ve proteinlerinin bozulmasına neden olur. Bu durum hücrelerde geri dönüşü olmayan hasar meydana getirir ve koagülatif nekroza yol açar. Nekroz sürecinde adenom dokusundaki hücreler ölür ve yapısı bozulur. Ayrıca etanol enjeksiyonu çevredeki küçük kan damarlarının pıhtılaşmasına sebep olur. Bu da kan akışını azaltarak iskemik nekrozu artırır.

Etanol ablasyonunun bir diğer etkisi ise fibrotik dönüşümdür. Adenom dokusundaki hücreler öldükten sonra vücut bu ölü dokuyu işlevsiz bir fibrozis dokusuna dönüştürür. Fibrotik doku artık paratiroid hormonu (PTH) üretmez ve bu da hormon dengesizliğini azaltır. Zamanla adenom küçüldükçe PTH seviyeleri düşer ve serum kalsiyum seviyeleri normale döner.

Bu sürecin klinik etkileri şu şekildedir:

  • PTH ve kalsiyum seviyelerinde belirgin bir düşüş sağlar.
  • Hiperparatiroidizmin belirtilerini hafifletir.
  • Çoğu hastada 1-3 ay içinde iyileşme sağlanır.
  • Uzun vadeli başarı oranı yüksektir ve komplikasyon riski düşüktür.

Etanol ablasyonu böylece hormon dengesizliğini cerrahiye ihtiyaç duymadan kontrol altına alarak paratiroid adenomlarına karşı etkili bir çözüm sunar.

7/24 WhatsApp
İçin
Tıklayın!

7/24 WhatsApp İçin Tıklayın!

    *Tedavi fiyatları ve süreci hakkında en iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.

    Etanol Ablasyonu İçin En İyi Adaylar Kimlerdir?

    Etanol ablasyonu özellikle cerrahiye uygun olmayan veya tekrar eden paratiroid adenom hastaları için önemli bir tedavi alternatifi sunmaktadır. Bu tedavi yönteminin en uygun adayları belirli kriterlere sahip olan hastalardır ve bu adaylar genellikle farklı gruplara ayrılabilir:

    Ultrason ile görülebilen paratiroid adenomları olan primer hiperparatiroidizm (PHPT) hastaları: Ultrason rehberliğinde lokalize edilebilen adenomlar bu tedaviye iyi yanıt vermektedir. Özellikle yüksek cerrahi riski taşıyan hastalar örneğin ciddi sağlık sorunları nedeniyle genel anesteziye uygun olmayanlar etanol ablasyonundan yararlanabilmektedir.

    Cerrahi için uygun olmayan sağlık riskleri bulunan hastalar: İleri yaşta olan veya kardiyovasküler ve solunum sistemi problemleri yaşayan hastalar cerrahi komplikasyon risklerinden kaçınmalıdır. Etanol ablasyonu minimal invaziv yapısı ve lokal anestezi ile uygulanabilir olması nedeniyle bu hastalar için daha güvenli bir seçenektir.

    Multiple endokrin neoplazi tip 1 (MEN1) ile ilişkili tekrarlayan paratiroid hastalığı olan hastalar: MEN1 tanısı olan bireylerde genellikle birden fazla paratiroid adenomu bulunur. Bu hastalarda etanol ablasyonu tekrarlayan hiperparatiroidizm tedavisinde cerrahiden kaçınarak uzun vadeli bir yönetim sağlama avantajına sahiptir.

    Ameliyat sonrası tekrarlayan veya kalıcı hiperparatiroidizm görülen hastalar: Cerrahiden sonra bazı hastalarda hiperparatiroidizm yeniden ortaya çıkabilmektedir. Bu durumda etanol ablasyonu ek cerrahi müdahaleye gerek kalmadan güvenli ve tekrarlanabilir bir tedavi imkanı sunar.

    Tüm bu gruplarda etanol ablasyonu serum kalsiyum seviyelerinin kontrol altına alınmasında etkili bir yöntem olarak öne çıkmaktadır ve tekrarlayan müdahaleler için de uygun bir çözüm sağlar.

    Etanol Ablasyonunun Paratiroid Adenomu İçin Etkililiği Nedir?

    Etanol ablasyonu paratiroid adenomunun cerrahi olmayan tedavisi olarak primer hiperparatiroidizm (PHP) vakalarında etkili bir yöntem olarak kabul edilir. Ancak tekrarlayan enjeksiyonlar gerektirebilir ve hiperkalsemi nüksü yaygın olarak görülür. Etanol ablasyonunun genel iyileşme oranları %73 ila %85 arasında değişir.

    Bu prosedür genellikle normokalsemi durumunu 24 aya kadar sürdürebilir. Bununla birlikte hastaların yaklaşık %50’sinde kalsiyum seviyelerinde birkaç yıl içinde yükselme görülür. Etkin bir sonuç almak için her hasta genellikle 2 ila 3 seansa ihtiyaç duyar. Cerrahi yöntemlerle kıyaslandığında etanol ablasyonunda nüks oranı daha yüksek olup iyileşme oranı daha düşüktür.

    Etanol ablasyonu özellikle yüksek riskli hastalarda tercih edilir. Tekrarlayan hiperkalsemi durumları genellikle prosedürün eksik olmasına yol açabilen görünmeyen adenomların bulunmasıyla ilişkilidir. Bu yüzden ultrason ile adenomun doğru bir şekilde hedeflenmesi tedavinin başarısı açısından kritik bir rol oynar. Ayrıca etanol ablasyonunun yan etkileri arasında aşağıdaki komplikasyonlar yer alır:

    • Ses kısıklığı
    • Geçici hipokalsemi
    • Tedavi sonrası tekrar hiperkalsemi riski

    Bu sınırlamalarına rağmen etanol ablasyonu cerrahiye uygun olmayan veya alternatif tedavi arayan hastalar için değerli bir seçenektir. Özellikle multipl endokrin neoplazi tip 1 (MEN1) gibi cerrahiye uygun olmayan durumlarda tercih edilmektedir. Sonuç olarak etanol ablasyonu paratiroid adenomu için etkili ancak sınırlamaları olan bir tedavi olarak kalır.

    Detaylı bilgi ve randevu almak için Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez'e hemen ulaş!

    Etanol Ablasyonunun Riskleri ve Komplikasyonları Nelerdir?

    Ethanol ablasyonu yöntemi bazı riskler ve komplikasyonlar taşır. Bu komplikasyonlar hastaların yaşam kalitesini etkileyebilir ve bazı durumlarda kalıcı hasarlara yol açabilir. İşte bu tedavi yönteminde karşılaşılabilecek başlıca komplikasyonlar:

    • Ses Teli Felci: Etanol enjeksiyonu sırasında rekürren laringeal sinir hasar görebilir ve bu da ses teli felcine yol açabilir. Bu durumda hastalar ses kısıklığı konuşmada zorluk ve nefes alma sorunları yaşayabilir. Nadir görülse de ses teli felci ciddi bir komplikasyon olup hastaların sosyal yaşamını olumsuz etkileyebilir.
    • Ses Değişiklikleri: Her ne kadar sinir hasarı oluşmasa da bazı hastalarda geçici veya kalıcı ses değişiklikleri gözlemlenebilir. Tiroid bezinin ses tellerine yakınlığı bu komplikasyonun ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Tedavi sırasında oluşan şişlik veya istenmeyen hasar sesin kalitesinde değişikliklere yol açabilir.
    • Yetersiz Tahribat ve Nüks: Etanol ablasyonu her zaman nodülü tamamen yok etmeyebilir. Yetersiz tahribat durumunda nodül yeniden büyüyebilir ve ek tedavi gerektirebilir. Çalışmalara göre nüks oranı %10 ile %20 arasında değişmektedir. Nüks oranı nodülün yapısına ve işlemi gerçekleştiren uzmanın deneyimine bağlıdır.
    • Diğer Riskler: Ek olarak bu işlem ağrı kanama enfeksiyon ve tedavi edilen bölgede geçici şişlik gibi riskler içerir. Hastalar işlem sırasında ya da sonrasında rahatsızlık hissedebilir ancak bu etkiler çoğunlukla geçicidir.

    Etanol Ablasyonu Paratiroid Adenomu İçin Uzun Vadeli Bir Çözüm Müdür?

    Etanol ablasyonu uzun vadede paratiroid adenomu tedavisinde sınırlı bir çözüm sunmaktadır. Çalışmalar tedavi ile normokalsemi elde edilse bile bu etkinin zamanla kaybolabildiğini göstermektedir. Başarı oranları tedavi edilen hastaların %70 ila %84,5’inde ilk 12 ay için umut verici sonuçlar sunar. Ancak hiperkalsemi genellikle iki ila üç yıl içinde tekrar ortaya çıkmaktadır.

    Bu yöntemin tekrarlayan hiperparatiroidizm vakalarında etkili olabilmesi için genellikle birden fazla seans gerekmektedir. Ortalama olarak hastalar kalsiyum kontrolünü sağlamak amacıyla 2,2 seans tedavi alır. Ayrıca bazı vakalarda geçici hipokalsemi gibi yan etkiler gözlenmiştir. Bunun yanı sıra ses değişiklikleri ve çok nadir olarak rekürren laringeal sinir hasarı da bildirilmiştir.

    Etanol ablasyonu özellikle MEN1 sendromu gibi durumlarda uzun vadeli bir çözüm olarak sınırlı kalmaktadır. Bunun nedeni hiperplazinin tekrarlama riski oluşturması ve paratiroid bezlerinin bu tedaviye yanıtının kalıcı olmamasıdır. Diğer bir seçenek olarak radyo frekans ablasyonu (RFA) ile kombinasyon tedavisi üzerinde durulmaktadır. Bu kombinasyon tedavisi ile etanol ablasyonunun tam olarak çözüm sağlayamadığı kalan sert dokuların hedef alınması amaçlanır.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Ablasyon yöntemi nasıl uygulanır?

    Radyofrekans ablasyon (RFA) ve mikrodalga ablasyon (MWA) gibi ablasyon yöntemleri, özellikle ameliyata uygun olmayan hastalar için paratiroid adenomlarının tedavisinde minimal invaziv seçeneklerdir. Bu yöntemlerde genellikle ultrason gibi görüntüleme kılavuzluğuyla adenomun yeri hassas şekilde tespit edilir. Lokal anestezi altında özel bir iğne veya prob adenomun içine yerleştirilir. Daha sonra enerji verilerek ısı üretilir ve hedeflenen doku tahrip edilir. Termal hasarı önlemek için hidrodissksiyon teknikleri kullanılabilir. Çalışmalar, bu ablasyon yöntemlerinin adenom boyutunu etkili bir şekilde küçülttüğünü ve biyokimyasal göstergeleri normalleştirdiğini, %85’in üzerinde başarı oranları ve minimal komplikasyonlarla uygulandığını göstermektedir.

    Bu yöntem ameliyata kıyasla hangi avantajlara sahiptir?

    Radyofrekans ablasyon (RFA) ve mikrodalga ablasyon (MWA) gibi ablasyon teknikleri, paratiroid adenomlarının tedavisinde geleneksel cerrahiye göre çeşitli avantajlar sunar. Araştırmalar, ablasyonun operasyon süresini ve hastanede kalış süresini önemli ölçüde kısalttığını göstermiştir. Örneğin MWA uygulanan hastaların operasyon süresi ortalama 28 dakika, hastanede kalış süresi ise yaklaşık 3 gündür. Buna karşılık, cerrahi uygulamalarda bu süreler sırasıyla 92 dakika ve 6 güne yakındır. Ablasyon prosedürleri ayrıca daha az intraoperatif kanama ile ilişkilidir. Hem ablasyon hem de cerrahi, serum paratiroid hormonu (PTH) ve kalsiyum seviyelerini etkili bir şekilde düşürmekte ve her iki yöntem arasında ameliyat sonrası komplikasyonlar açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Ayrıca RFA’nın adenom hacminde %89 oranında bir azalma sağladığı, bu sonucun 6 aylık takip süresinde elde edildiği bildirilmiştir. Ablasyon yöntemleri, işlem süresini kısaltması, hastanede kalış süresini azaltması ve minimal invaziv bir seçenek sunması nedeniyle güvenli ve etkili bir tedavi alternatifi olarak öne çıkmaktadır.

    Ablasyon sonrası komplikasyon riski nedir?

    Ameliyatsız paratiroid adenom tedavisi (radyofrekans ablasyon RFA) sonrası komplikasyon oranları %6,7 ile %17,6 arasında değişmektedir. Majör komplikasyonlar arasında %5 ila %12,6 oranında görülen rekürren laringeal sinir felci (RLN) ve %1,1 oranında görülen Horner sendromu bulunmaktadır. Minör komplikasyonlar arasında ise %3,4 oranında hematom oluşumu yer alır. Ancak bu komplikasyonların çoğu geçicidir ve örneğin ses kısıklığı gibi belirtiler genellikle altı ay içinde düzelir. Genel olarak, paratiroid ablasyonu düşük komplikasyon riski ile güvenli bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

    İşlemden sonra paratiroid fonksiyonları nasıl izlenir?

    Radyofrekans ablasyon (RFA) sonrası paratiroid fonksiyonları, serum kalsiyum ve paratiroid hormonu (PTH) seviyelerinin düzenli olarak ölçülmesiyle izlenir. Hipokalsemi veya kalıcı hiperparatiroidizm belirtilerini saptamak için bu testler önemlidir. Hastaların kalsiyum ve D vitamini takviyesi alması gerekebilir. Hiperparatiroidizmin nüksetme riski ve tedavi gereksinimlerini değerlendirmek amacıyla düzenli kontrol randevuları yapılır.

    Bu tedavi yöntemi her paratiroid adenom hastasına uygulanabilir mi?

    Radyofrekans ablasyon (RFA) gibi ablasyon teknikleri, ameliyat için uygun olmayan paratiroid adenomu hastalarında etkili bir tedavi seçeneği sunmaktadır. Örneğin 60 hastayı kapsayan bir çalışmada, RFA sonrası altı ay içinde serum paratiroid hormonu ve kalsiyum seviyelerinde anlamlı bir düşüş gözlenmiş ve adenoma hacminde %89 oranında küçülme sağlanmıştır. Benzer şekilde, mikrodalga ablasyon (MWA) ilk oturumda %91 teknik başarı oranı ile 35 hastada adenoma hacmini ve kalsiyum seviyelerini üç ayda önemli ölçüde azaltmıştır. Ancak ablasyon tüm hastalar için uygun değildir. İkincil veya üçüncül hiperparatiroidizm, malignite şüphesi, uygun olmayan koagülasyon parametreleri ve teknik olarak erişilemeyen adenoma lokasyonları gibi durumlar, ablasyonun uygulanmasını engelleyebilir. Dolayısıyla, ablasyon tedavisi birçok hasta için uygulanabilir olsa da bireysel faktörler ve klinik kriterlere göre değerlendirilmelidir.

    Embolizasyon yöntemi nasıl uygulanır?

    Paratiroid adenomu embolizasyon yöntemiyle tedavi edilirken, adenomu besleyen artere kateter yerleştirilir ve otolog pıhtı, gelfoam veya embosphere gibi embolik maddeler enjekte edilerek kan akışı engellenir. Bu işlem, adenomu iskemiye uğratarak hormon salgısını azaltır ve kalsiyum seviyelerini normalleştirir. Özellikle mediastinum gibi cerrahi olarak zor ulaşılabilir bölgelerdeki ektopik adenomlar için etkili bir tedavi seçeneğidir. Çalışmalarda, kalsiyum ve paratiroid hormonu seviyelerinin normale döndüğü, bazı hastalarda uzun süreli remisyon sağlandığı bildirilmiştir. Ancak etkinlik hastadan hastaya değişebilir ve bazı durumlarda cerrahi müdahale veya tekrar embolizasyon gerekebilir.

    Bu yöntem ameliyata kıyasla hangi avantajlara sahiptir?

    Paratiroid adenomunun embolizasyon yöntemiyle tedavisi, ameliyata göre daha az invazivdir, daha kısa iyileşme süresi sunar ve hipokalsemi (%2,3) ile rekürren laringeal sinir hasarı (%0,3) gibi komplikasyon risklerini azaltır. Geleneksel bilateral boyun eksplorasyonunda bu oranlar sırasıyla %14 ve %0,9 olarak bildirilmiştir. Ayrıca yüksek deneyime sahip cerrahların yılda 20’den fazla paratiroid ameliyatı yapması, düşük komplikasyon oranları ve daha kısa hastane yatış süresi ile ilişkilidir. Embolizasyon, minimal invaziv bir yöntem olduğundan, daha az komplikasyon ve daha hızlı toparlanma sağlayabilir, ancak daha kapsamlı karşılaştırmalar için ek çalışmalara ihtiyaç vardır.

    Komplikasyon riski nedir?

    Paratiroid adenomu embolizasyonu, nadir bir işlem olup, bu işleme bağlı komplikasyonlarla ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Ancak mediastinal paratiroid adenomu için yapılan selektif arter embolizasyonu vakasında, işlem komplikasyonsuz bir şekilde tamamlanmış ve hasta, kısa vadeli (2 hafta) ve uzun vadeli (23 hafta) takiplerde herhangi bir akciğer semptomu bildirmemiştir. Benzer bir prosedür olan tiroid arter embolizasyonu ise, hastaların yaklaşık %17’sinde küçük komplikasyonlar ve %1.4’ünde ise büyük komplikasyonlar bildirilmiştir. Bu veriler paratiroid adenomu embolizasyonuna ilişkin potansiyel riskler hakkında fikir verebilecek düzeyde ancak kapsamlı veri eksikliği nedeniyle, her bireyin özel durumunu değerlendirerek sağlık uzmanıyla görüşülmesi gerekir.

    İşlemden sonra paratiroid fonksiyonları nasıl izlenir?

    Paratiroid adenomu embolizasyonu sonrası, paratiroid fonksiyonları, tedavinin etkinliğini değerlendirmek ve olası hipokalsemiyi tespit etmek için serum kalsiyum ve paratiroid hormonu (PTH) seviyeleriyle izlenir. Ayrıca paratiroid fonksiyonu kalsiyum ve fosfat dengesini etkilediği için böbrek fonksiyonu ve serum elektrolit düzeyleri de düzenli olarak izlenmelidir. Bazı durumlarda, paratiroid aktivitesini daha ayrıntılı değerlendirmek için idrarla atılan siklik adenosin monofosfat (cAMP) düzeyleri gibi ek testler de yapılabilir. Bu kapsamlı izleme yaklaşımı, embolizasyon sonrası olabilecek dengesizliklerin hızla tespit edilmesini ve yönetilmesini sağlar.

    Bu tedavi yöntemi her paratiroid adenom hastasına uygulanabilir mi?

    Embolizasyon, her paratiroid adenomu hastasına uygulanmaz; genellikle cerrahi müdahale yapılamayacak veya kontraendike olan durumlarda tercih edilir, örneğin mediastinada yerleşen ektopik adenomlar gibi. Örneğin bir vaka çalışmasında mediastinal paratiroid adenomu olan bir hasta, başlangıçta başarısız bir cerrahi müdahaleden sonra emboleizasyon ile başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir. Bu nedenle emboleizasyon sadece belirli durumlarda etkili olup, tüm paratiroid adenomu hastalarına uygulanmaz.

    Paratiroid adenomu tedavisinde kullanılan kalsimimetik ilaçlar nasıl etki eder ve kimler için uygundur?

    Kalsimimetik ilaçlar (örneğin sinakalset), paratiroid bezlerindeki kalsiyum algılayıcı reseptörlerin (CaSR) hassasiyetini artırarak etki gösterir. Bu ilaçlar, reseptörleri kandaki kalsiyum seviyesi daha yüksekmiş gibi uyarır, bu da paratiroid hormon (PTH) salınımının azalmasına ve dolayısıyla kan kalsiyum düzeylerinin düşmesine yol açar. Kalsimimetikler adenomu yok etmez veya küçültmez, yalnızca hormon üretimini baskılar. Genellikle cerrahi veya ablasyon gibi kesin tedavi yöntemlerinin uygun olmadığı (örneğin ciddi yandaş hastalıkları olan, ameliyat riski yüksek yaşlı hastalar) veya bu tedavileri tercih etmeyen primer hiperparatiroidi hastalarında hiperkalsemiyi kontrol altına almak amacıyla kullanılır. Ayrıca paratiroid kanserine bağlı hiperkalseminin tedavisinde de bir seçenektir.

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisi sonrası hastaları nasıl bir iyileşme süreci bekler ve nelere dikkat etmeleri gerekir?

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavi yöntemleri (etanol ablasyonu, radyofrekans ablasyonu vb.) sonrası iyileşme genellikle hızlıdır ve çoğu hasta aynı gün normal aktivitelerine dönebilir. İşlem bölgesinde birkaç gün sürebilen hafif bir ağrı, şişlik veya morarma olabilir; bunlar genellikle basit ağrı kesicilerle kontrol edilebilir. Nadiren geçici ses kısıklığı veya yutma güçlüğü görülebilir. Hastaların işlem sonrası birkaç gün ağır egzersizlerden kaçınması, bol sıvı tüketmesi ve planlanmış kontrol randevularına (kan kalsiyum ve PTH seviyelerinin takibi için) uyması önemlidir. Beklenmedik bir şekilde artan ağrı, ateş veya kalıcı ses değişikliği gibi durumlarda vakit kaybetmeden doktora başvurmaları gerekir.

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisi yöntemleri arasında (etanol ablasyonu, RFA, MWA, embolizasyon) seçim yapılırken hangi faktörler göz önünde bulundurulur?

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisinde yöntem seçimi birçok faktöre bağlıdır. Adenomun boyutu, yapısı (kistik veya solid), sayısı ve yerleşimi (boyunda kolay ulaşılabilir bir yerde mi, yoksa göğüs boşluğu gibi daha zor bir bölgede mi olduğu) temel belirleyicilerdendir. Hastanın genel sağlık durumu, anesteziye uygunluğu, eşlik eden diğer hastalıkları ve daha önce boyun bölgesinden ameliyat geçirip geçirmediği de önemlidir. Örneğin, küçük ve baskın kistik yapıda adenomlar için etanol ablasyonu, solid adenomlar için ise radyofrekans (RFA) veya mikrodalga (MWA) ablasyonu daha uygun olabilir. Embolizasyon ise genellikle diğer yöntemlerle ulaşılamayan adenomlar için değerlendirilir. Hekimin deneyimi ve hastanın tercihi de karar sürecini etkiler.

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisi gören hastaların tedavi sonrası kalsiyum ve D vitamini dengesini korumak için özel bir beslenme düzeni uygulamaları gerekir mi?

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisi sonrasında, özellikle PTH seviyeleri normale dönerken, bazı hastalarda geçici olarak kan kalsiyum seviyelerinde düşme (hipokalsemi) görülebilir. Bu nedenle doktorlar, işlem sonrası dönemde kalsiyum ve D vitamini takviyesi önerebilir. Beslenme açısından, kalsiyumdan zengin gıdaların (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, badem gibi) yeterli miktarda tüketilmesi faydalı olabilir. Ancak, kendi başına aşırı ve kontrolsüz kalsiyum alımından kaçınılmalıdır. Tedaviyi yapan hekim, düzenli kan testleriyle kalsiyum ve D vitamini düzeylerini takip ederek, hastaya özel beslenme ve takviye önerilerinde bulunacaktır. Genel olarak dengeli ve sağlıklı bir diyet sürdürmek önemlidir.

    Eğer ameliyatsız paratiroid adenomu tedavisi yöntemleri (örneğin etanol ablasyonu veya RFA) başarısız olursa veya adenom tekrarlarsa sonraki tedavi seçenekleri nelerdir?

    Ameliyatsız paratiroid adenomu tedavileri yüksek başarı oranlarına sahip olsa da, bazı durumlarda tedavi tam yanıt vermeyebilir veya ilerleyen zamanlarda adenom tekrarlayabilir (nüks). Böyle bir durumda, öncelikle başarısızlığın veya nüksün nedeni araştırılır. Tedavi seçenekleri arasında, uygulanan ameliyatsız yöntemin (etanol ablasyonu, RFA gibi) tekrar seansları, farklı bir ameliyatsız tedavi yöntemine geçiş (örneğin RFA sonrası etanol ablasyonu) veya adenomun cerrahi olarak çıkarılması (paratiroidektomi) bulunur. Cerrahi, genellikle diğer yöntemlerin başarısız olduğu veya uygun olmadığı durumlarda en kesin çözüm olarak kabul edilir. Nadiren, semptomları kontrol altında tutmak için kalsimimetik ilaç tedavisi de bir seçenek olabilir.