Tiroid arter embolizasyonu (kısaca TAE), tiroid bezine giden kan akışının belirli noktalarda engellenmesi esasına dayanan, minimal invaziv bir tedavi yöntemidir. Amaç aşırı büyümüş veya fazla hormon üreten tiroid bölgelerine daha az kan gitmesini sağlayarak bu kısımları küçültmek ya da işlevlerini azaltmaktır. Klasik cerrahi girişimlere göre çok daha az invaziv bir işlem olması, birçok hasta için önemli bir avantaj yaratır. Özellikle büyük nodüllü guatr ya da Graves hastalığı gibi durumlarda cerrahi riski yüksek olan hastalara ya da ameliyat istemeyen kişilere alternatif oluşturur. Embolizasyon sayesinde tiroidin sağlıklı kalan kısımlarını korumak mümkün olurken, problemli bölgelerin küçülmesi veya inaktif hale gelmesi sağlanır. Bu girişim, kan damarlarının içerisine çok küçük partiküller enjekte edilerek yapılır ve genellikle anjiyografi laboratuvarı gibi özel görüntüleme ortamlarında gerçekleştirilir. Böylece kontrol tamamen hekimin elinde olup, hedef dışı dokulara zarar verme riski minimal seviyede tutulmaya çalışılır.
Tanım | Tiroid arter embolizasyonu, tiroid nodüllerinin veya guatrın tedavisinde kullanılan minimal invaziv bir girişimsel radyoloji prosedürüdür. Tiroidi besleyen damarlar özel embolizan ajanlar ile tıkanarak nodül veya guatrın küçülmesi sağlanır. |
Endikasyonlar | Büyük, baskı yapan veya semptomatik iyi huylu tiroid nodülleri, cerrahiye uygun olmayan veya ameliyat olmak istemeyen hastalar, toksik tiroid nodülleri (hipertiroidiye neden olan nodüller). |
Avantajları | Cerrahiye alternatif minimal invaziv bir yöntemdir. Genel anestezi gerektirmez, daha az komplikasyon riski taşır, hastanede kalış süresi kısadır ve iyileşme süreci hızlıdır. |
Nasıl Uygulanır? | 1. Lokal anestezi uygulanır. 2. Kasık bölgesinden bir kateter aracılığıyla tiroidi besleyen arterlere giriş yapılır. 3. Özel emboli ajanları enjekte edilerek damarlar tıkanır. 4. Kan akışının azalmasıyla nodül veya guatr zamanla küçülür. |
Olası Komplikasyonlar | Geçici ağrı, boyunda hafif şişlik, nadiren ses kısıklığı, tiroid fonksiyonlarında değişiklik, tiroid dokusunda nekroz (çok nadir). |
İyileşme Süreci | Hasta genellikle aynı gün taburcu edilir. İlk birkaç gün hafif ağrı veya rahatsızlık olabilir. Nodülün veya guatrın küçülmesi birkaç hafta ila aylar sürebilir. Normal aktivitelere birkaç gün içinde dönülebilir. |
Kimler İçin Uygun Değil? | Kanama bozukluğu olan hastalar, kötü huylu (kanserli) tiroid nodülü olan hastalar, aşırı büyük ve yaygın guatrı olan hastalar. |
Tiroid Arter Embolizasyonu Nedir ve Nasıl Çalışır?
Tiroid arter embolizasyonu, tiroid bezine kan taşıyan belirli arterlerin tıkanması prensibine dayanan, girişimsel radyoloji alanında uygulanan bir yöntemdir. Bunu bir sulama sistemine benzetmek mümkündür: Nasıl ki bahçede sadece belirli alanları sulamayıp, istenmeyen otların çıktığı bölümün su hattını kapatırsak o otlar kuruyup küçülür; TAE’de de hedeflenen tiroid dokusunun kan akışı kesilerek aşırı çalışan veya büyük nodüller barındıran bölgeler inaktif hale getirilmeye çalışılır. Bu sayede fazla hormon üretiminin ve tiroid bezinin aşırı büyümesinin önüne geçilir.
İşlem sırasında, öncelikle kasık (femoral) ya da bazen bilek (radyal) üzerinden atardamara ince bir kateter yerleştirilir. Floroskopi adı verilen, gerçek zamanlı görüntüleme sağlayan yöntem sayesinde, kateter tiroidi besleyen ana damarların içerisine yönlendirilir. Ardından embolik ajan diye adlandırılan, vücut dokularıyla uyumlu küçük partiküller veya bazen de tıkayıcı sıvılar enjekte edilir. Bu küçük tanecikler, hedef damarlara yerleşip damarı kalıcı veya uzun süreli olarak tıkar. Tıkama sonucunda o bölgeye gelen kan akışı azalır veya tamamen kesilir ve söz konusu alanda dokuların küçülmesi, fonksiyonlarının azalması veya tamamen durması sağlanır.
Bu işlemin en büyük gücü, tiroid bezinin tamamını değil sadece problemli kısımlarını hedef alabilmesidir. Uygun teknikle yapıldığında, sağlıklı tiroid dokusunun kan dolaşımı korunur; böylelikle tüm bezin cerrahiyle alınmasına göre daha koruyucu bir yaklaşım sunar. Bir diğer önemli avantaj, operasyondan sonraki iyileşme süresinin nispeten kısa olmasıdır. Hastalar çoğunlukla aynı gün ya da bir gün sonra taburcu olabilir ve günlük yaşamlarına hızla dönebilirler. Ancak her tıbbi işlemde olduğu gibi, TAE de özel bir planlama ve uzmanlık gerektirir. Doğru hasta seçimi, damarsal anatomiyi iyi bilme ve dikkatli bir işlem süreci ile komplikasyon riski düşük tutulabilir.
Tiroid Arter Embolizasyonu İçin İdeal Adaylar Kimlerdir?
Her tedavi yönteminde olduğu gibi TAE’nin de belirli hasta profilleri için daha uygun olduğu söylenebilir. Klasik olarak büyük ve çok nodüllü guatr (multinodüler guatr) ya da Graves hastalığı gibi hipertiroidi ile kendini gösteren durumlarda, cerrahinin getirdiği risklerden kaçınmak isteyen veya cerrahiye engel olacak ek rahatsızlıkları olan hastalar ilk sırada değerlendirilir. Kalp, akciğer veya başka sistemik sorunları nedeniyle genel anestezi riskli olan kişiler, TAE’den büyük fayda sağlayabilirler. Bunun yanı sıra daha önce tiroid ameliyatı olmuş ancak tekrar guatr geliştirmiş, “nüks” diye adlandırılan durumlarda da TAE tercih sebebi olabilir. Çünkü bazı hastalarda doku yapışıklıkları ve anatomik değişiklikler nedeniyle ikinci veya üçüncü ameliyat daha riskli hale gelebilir.
Bazı hastalar da kişisel tercihlerinden dolayı cerrahiden uzak durmak isteyebilir. Örneğin boyundaki yara izlerinden kaygı duyan veya tiroidin tamamen çıkarılmasını istemeyen hastalar için TAE iyi bir seçenek oluşturur. Bununla beraber, nodüllerin çok küçük olduğu veya hormonal dengesizliklerin çok ileri seviyede olduğu vakalarda, prosedürün uygulanma kararı mutlaka bir endokrinoloji uzmanı ve girişimsel radyoloji ekibinin ortak değerlendirmesiyle alınmalıdır.
Ayrıca “ilaç tedavisi ile kontrol altına alınamayan hipertiroidi” durumlarında da TAE gündeme gelebilir. Özellikle antitiroid ilaçların kullanımıyla istenen sonuçların elde edilemediği, radyoaktif iyot (RAI) tedavisinin ise çeşitli nedenlerle uygun bulunmadığı vakalarda TAE bir kapı aralayabilir. Elbette burada hastanın yaşı, genel sağlık durumu guatrın veya nodülün boyutu ve hormonal testlerin sonuçları gibi birçok faktör masaya yatırılmalıdır. Doktorların amacı, hangi yöntemle daha yüksek başarı ve daha düşük komplikasyon oranına ulaşılacağını saptayıp ona göre karar vermektir. TAE, doğru seçilmiş hastalarda, başarılı sonuçlar veren ve hastanın yaşam kalitesini hızlı bir şekilde yükseltebilen yenilikçi bir yöntemdir.
Hangi Hastaliklar Tiroid Arter Embolizasyonu ile Tedavi Edilebilir?
TAE’nin en sık uygulandığı durumların başında Graves hastalığı gelir. Graves, bağışıklık sisteminin bir “yanlış alarm” vererek tiroidi aşırı uyarıp çok hormon üretmesine yol açan otoimmün bir rahatsızlıktır. TAE, burada aşırı aktif tiroid dokusunun kan akışını kısıtlayarak hormon üretimini azaltmaya yardımcı olur. Bunun dışında “tokik multinodüler guatr” olarak adlandırılan, birden fazla nodülün aşırı hormon salgıladığı ve tiroidin ciddi şekilde büyüyebildiği tablolar da TAE ile tedavi yelpazesi içerisindedir.
Cerrahi girişim sonrası yeniden büyüyen “tekrarlayan (rekürren) guatrlar” da TAE ile müdahale edilebilen durumlar arasındadır. Böyle vakalarda, yeniden ameliyat olmak yerine minimal invaziv bir yöntem tercih etmek, hastalar için hem konforlu hem de güvenli bir alternatif sunabilir. Özellikle boyun bölgesinde daha önce operasyon geçirilmiş veya radyoterapi almış hastalarda cerrahi her zaman kolay ve sorunsuz olmayabilir; TAE bu zorluğu aşmak adına önemli bir seçenek haline gelir.
Bazı nadir vakalarda, tiroid dokusundaki iyi huylu nodüller (örneğin büyük kistik nodüller) kozmetik ya da bası semptomlarına yol açıyorsa TAE ile nodülün kan akışı engellenerek hacmi küçültülebilir. Böylelikle, boyunda görünür şişlik veya nefes darlığı gibi hastanın hayat kalitesini düşüren şikâyetler azaltılabilir. Ayrıca çok ender de olsa, tiroid kanserine bağlı aşırı kanlanma veya kanama riski söz konusu olduğunda da embolizasyon, semptom kontrolü ya da ameliyat öncesi tümörün kanlanmasını azaltmak için kullanılabilir.
Bu geniş kullanım alanlarına karşın, her vakada TAE yapılması şart değildir. Endokrin uzmanları, girişimsel radyologlar ve gerekirse cerrahlar, hangi yöntemle en iyi sonucun alınacağını tartışarak karar verirler. Tedavinin başarısı, hastaya özgü faktörlerle yakından ilişkili olduğu için, TAE ile tedavi edilebilir bir durumun varlığı, mutlaka kapsamlı bir değerlendirme gerektirir.
Tiroid Arter Embolizasyonu, Hipertiroidizm Tedavisinde Ne Kadar Etkilidir?
Hipertiroidizm, tiroid hormonlarının kanda gereğinden fazla bulunması durumudur. Bu tablo kalp çarpıntısından kilo kaybına, ellerde titremeden sıcak basmasına kadar birçok semptoma yol açabilir. TAE, özellikle Graves hastalığının yol açtığı hipertiroidi vakalarında başarılı sonuçlar verebilen bir yöntemdir. Yapılan çalışmalarda, işlem sonrası birçok hastada hormon seviyelerinin normal aralığa doğru gerilediği ve tiroiddeki fazla kanlanma ve hiperaktivitenin azaldığı gözlenmiştir. Etkinliğini anlamak adına, “tiroid hormonlarının belli bir süre sonra normal seviyeye indiği ve hastanın klinik tablolarının düzeldiği” verilerine sıkça rastlanır.
İşlemin etkisi, genellikle ilk haftalarda tiroid dokusundaki kısmi hasar ve dokunun kendini düzenleme süreciyle ilişkili olarak bazı dalgalanmalar gösterebilir. Özellikle ilk birkaç gün, kandaki tiroid hormon düzeylerinde kısa süreli bir yükselme bile görülebilir çünkü tıkama sonrası hasar gören hücrelerden hormon salınımı devam eder. Ancak bu dalgalanma çoğu vakada geçicidir. Yaklaşık bir-iki ay içinde hormon seviyeleri yerine oturur, sonrasında daha istikrarlı bir seyre kavuşur.
TAE’nin avantajlarından biri de aşırı hormon üretimine sebep olan alanın kan akışını hedefli olarak engellemesi ve geriye kalan sağlıklı dokunun göreceli olarak korunmasıdır. Böylece cerrahiye kıyasla, “hipotiroidi”ye, yani tiroid bezinin artık yeterli hormon üretememesine yol açma ihtimali daha düşüktür. Yine de tamamen risksiz olmadığı unutulmamalıdır; uzun dönem izlemde bazı hastalarda hormon dengesizlikleri devam edebilir veya tekrar ortaya çıkabilir. Ancak uygun vakalarda ve doğru teknikle yapıldığında, TAE hipertiroidiyi kontrol altına almak için gerçekçi ve etkili bir seçenek olarak öne çıkar.
Tiroid Arter Embolizasyonunu Cerrahiye Tercih Etmenin Faydaları Nelerdir?
Cerrahi müdahale, tiroid hastalıklarının tedavisinde çok uzun zamandır kullanılan ve etkili sonuçlar veren bir yaklaşımdır. Ancak özellikle büyük guatrı olan veya ek sağlık sorunları nedeniyle ameliyatın riskli bulunduğu hastalarda, TAE oldukça cazip bir seçenek haline gelebilir. İlk faydası, işlem sırasında genel anestezi gerektirmemesidir. Genellikle lokal anestezi ve hafif sedasyon altında yapılır; bu da genel anestezi alamayacak kadar riskli hastalar için büyük bir avantajdır.
İkinci olarak cerrahiye bağlı kesi, dikiş ve yara izi gibi sorunlar TAE’de bulunmaz. Kasıktan veya bilekten girilen küçük bir kateter aracılığıyla uygulanır. Bu sayede hem ameliyat izi endişesi taşımayan hem de hastanede yatış süresi kısalan hastalar, günlük yaşamlarına daha hızlı dönebilirler. Bazı hastalar, boyun bölgesindeki sinirlerin zarar görmesi (örneğin ses tellerine giden sinir) ya da paratiroid bezlerinin hasar görmesi gibi cerrahi komplikasyonlardan çekinebilir. TAE bu tür komplikasyon risklerini önemli ölçüde azalttığı için tercih edilebilir.
Üçüncü olarak tiroid bezinin tamamen alınması sonrasında hastaların hayat boyu tiroid hormonu kullanması gerekebilir. Oysa TAE, hormon üretimini aşırı yapan kısımların kanlanmasını azaltarak sorunlu dokunun küçülmesini amaçlar; sağlam dokunun kalmasına olanak tanıyabilir. Bu da işlem sonrasında hipotiroidi gelişme riskinin cerrahiye oranla daha düşük olması demektir. Elbette her hastada “hiç ilaç kullanmama” garantisi verilmesi mümkün değildir, ancak oransal olarak bakıldığında ilaç ihtiyacı cerrahi kadar sık gündeme gelmeyebilir.
Son olarak TAE’nin tekrarlanabilir olması önemli bir diğer avantajdır. Gerek duyulduğunda, işlem belli aralıklarla yeniden uygulanabilir. Cerrahi ise genellikle tek seferde tiroid dokusunu bütünüyle çıkarmayı hedefler ve tekrar ameliyatlar ilkine göre çok daha karmaşık hale gelebilir. Tüm bu avantajlar, TAE’nin cerrahiye göre bazı durumlarda neden tercih edilebileceğini açıklar.
Tiroid Arter Embolizasyonu ile İlgili Riskler ve Komplikasyonlar Nelerdir?
Her tıbbi girişimde olduğu gibi, TAE de bazı riskler ve yan etkiler barındırır. Bununla birlikte ciddi komplikasyonlar nispeten seyrek görülür. En sık rastlanan yakınma, boyun bölgesinde hissedilebilen hafif veya orta şiddette ağrıdır. Bu ağrı genellikle post-embolizasyon sendromu kapsamında değerlendirilir ve kısa süreli olabilir. Ağrı kesicilerle kontrol altına alınması çoğunlukla mümkündür. Ayrıca hafif ateş, halsizlik, boğazda rahatsızlık hissi gibi geçici şikâyetler de görülebilir. Bu belirtiler tıkama sonrasında dokuda gelişen inflamatuvar sürecin doğal bir sonucudur.
Nadiren de olsa, “tiroid fırtınası” veya “tiroid krizi” gibi ani hormon boşalması durumları görülebilir. Bu vücudun aşırı tiroid hormonu yüklemesine karşı verdiği şiddetli bir tepkidir ve acil tedavi gerektirir. Ancak uygun hasta seçimi ve işlem öncesi hazırlıklarla bu risk çok düşük seviyelerde tutulur. Örneğin operasyon öncesi hormonların belirli bir seviyeye kadar düşürülmesi ya da antitiroid ilaçlarla kontrol altına alınması genellikle önerilir.
Vasküler komplikasyonlar (damarın zedelenmesi, kanama, kasık bölgesinde hematom) da işlem sırasında ortaya çıkabilecek risklerdir. Kateterin ilerletildiği damarda zayıflama veya delinme ihtimali çok düşük olsa da deneyimli bir girişimsel radyolog bu riskleri olabildiğince minimalize eder. Benzer şekilde “non-target” yani hedef olmayan dokulara partikül kaçması riski de mevcuttur. Bu durum çevre dokularda istenmeyen hasara yol açabilir. Ancak günümüzde gelişmiş görüntüleme teknikleri ve hassas kateter sistemleri, bu tip komplikasyonları oldukça azalmıştır.
TAE çoğunlukla iyi tolere edilen, nispeten güvenli bir uygulamadır. Yine de hastanın genel durumu ek rahatsızlıkları ve işlemi yapacak merkezdeki ekip deneyimi gibi faktörler komplikasyon oranlarını etkileyebilir. Risklerin iyi değerlendirilmesi ve hastaya detaylı bilgi verilmesi önemlidir. Doktorlar, fayda-risk dengesini değerlendirerek bu yöntemi önerir veya alternatif yöntemlere yönlendirir.
Tiroid Arter Embolizasyonu Sonrası İyileşme Süreci Ne Kadar Sürer?
TAE sonrası iyileşme süreci, genellikle cerrahiye kıyasla daha konforlu ve hızlıdır. İşlem, çoğunlukla lokal anestezi altında yapılır ve hasta aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilir. İyileşme döneminde kasık ya da bilekteki kateter giriş noktası çevresinde hafif bir ağrı veya morluk oluşabilir, ancak bu genelde ciddi bir rahatsızlık yaratmaz ve birkaç gün içerisinde iyileşir.
Çoğu hasta, yaklaşık bir hafta içerisinde günlük rutinine dönebilecek kadar toparlanır. Boyundaki olası ağrı veya hassasiyet de yine hafif ağrı kesicilerle hafifletilebilir. Bazı hastalar birkaç gün hafif ateş, halsizlik veya boğazda rahatsızlık hissedebilir. Bu belirtiler “post-embolizasyon sendromu” olarak bilinir ve vücudun işleme verdiği doğal bir tepki olarak görülür. Genellikle dinlenme ve sıvı alımının artırılması ile düzelen geçici bir durumdur.
Uzun vadede, tiroid hormon seviyeleri yavaş yavaş düzenlenir. Bazı hastalarda ilk günlerde, embolize edilen dokulardan kaynaklanan hormon salınımı artışı görülebilir ve bu durum geçici bir dalgalanmaya neden olabilir. Yaklaşık birkaç hafta veya bir-iki ay sonra, hastaların büyük çoğunluğunda hormon seviyeleri istikrarlı bir duruma kavuşur. Bu süreçte endokrinoloji uzmanı tarafından kan tahlilleri yapılır ve gerektiğinde tiroid hormon seviyelerinin düzenli takibi sağlanır. TAE’nin nihai etkisi, bazen 6 ay gibi bir süre sonunda daha net anlaşılır. Guatr boyutunda veya nodül hacminde küçülme, semptomlardaki gerileme ve hormon değerlerinin normalleşmesi, işlemin başarısını ortaya koyar. Uzun süreli takip, TAE’nin kalıcı etkilerini ve muhtemel tekrarlama risklerini değerlendirmek için önemlidir.
Graves Hastalığı için Tiroid Arter Embolizasyonunun Başarı Oranları Nelerdir?
Graves hastalığı, bağışıklık sisteminin tiroidi aşırı uyararak fazla hormon üretimine neden olan karmaşık bir tablodur. Bu hastalarda TAE, “seçici” olarak tiroidin aşırı aktif bölgelerine kan akışını azaltır. Bu yaklaşım özelikle cerrahiyi kaldıramayacak durumda olan veya cerrahiden çekinen hastalarda umut verici bir çözüm olabilir. Çeşitli klinik araştırmalar, TAE sonrasında Graves hastalarının önemli bir kısmında hormon düzeylerinin normale döndüğünü ya da belirgin şekilde azaldığını bildirmektedir. Bazı çalışmalar hastaların büyük bölümünde (örneğin %70-90 arasında değişen oranlarda) uzun süreli veya kalıcı iyileşme gözlendiğini rapor etmiştir.
Ancak bu başarı oranları, her vakada aynı seyri göstermeyebilir. Hastanın bağışıklık sisteminin durumu tiroid bezinin hacmi ve nodül varlığı gibi faktörler sonuçları etkileyebilir. Ayrıca Graves hastalığının temelinde yatan otoimmün süreç devam ediyor olabileceğinden, bazen uzun vadede yeniden nüks yaşanma olasılığı mevcuttur. Bu yüzden düzenli takip randevuları ve kan tahlilleriyle hastanın durumu gözlemlenir. Kimi hastalarda, TAE sonrasında bile bir miktar antitiroid ilaç veya ek tedavi ihtiyacı gündeme gelebilir.
Önemli olan işlemden elde edilen kazanımların (örneğin hormon seviyelerinde düşüş, çarpıntı ve terleme gibi semptomların kontrol altına alınması) hastanın yaşam kalitesine katkısıdır. TAE genellikle, hastaları cerrahi gibi daha büyük girişimlerden koruyabilir. Bir diğer açıdan, cerrahi öncesi dönemde tiroid hormon düzeylerini hızla kontrol altına almak için “köprü tedavi” olarak da TAE seçilebilmektedir. Başarı oranlarının yüksek görülmesi, TAE’yi Graves hastalığında ciddi bir alternatif haline getirmektedir; ancak her tedavi seçeneğinde olduğu gibi, bireysel faktörlerin belirleyici olduğu unutulmamalıdır.
Tiroid Arter Embolizasyonu, Radyoaktif İyot Tedavisine Nasıl Karşılaştırılır?
Hipertiroidinin tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri radyoaktif iyot (RAI) tedavisidir. RAI, tiroid hücreleri tarafından alınan radyoaktif madde aracılığıyla, aşırı hormon üreten dokunun yavaş yavaş tahrip edilmesini sağlar. Oldukça etkili bir tedavi olmakla birlikte bazı hastalarda zamanla tiroid yetmezliği (hipotiroidi) gelişebilir ve bu durum ömür boyu tiroid hormonu ilaçlarına ihtiyaç anlamına gelebilir. Ayrıca RAI tedavisi sırasında ve sonrasında belirli radyasyon güvenliği önlemlerine uymak gerekir.
TAE, RAI’ye göre daha hedefe yönelik bir yaklaşım sunar. Burada belirli damarlar tıkanarak o bölgeye giden kan akışı engellenir. Böylelikle fazla çalışan nodüllerin ya da dokuların küçülmesi, inaktive olması sağlanır. Bazı hastalar, RAI sonrasında beklenen süreci uzun bulabilir veya radyasyon maruziyetiyle ilgili endişeler taşıyabilir. TAE’de ise radyasyon kullanımı, sadece anjiyografik görüntüleme için floroskopi şeklinde söz konusu olur; hücreleri öldürmek için radyasyon değil emboli materyalleri kullanılır.
Bir başka farklılık, TAE işleminden sonra genellikle hipotiroidi gelişme oranının RAI’ye göre daha düşük olmasıdır. Çünkü TAE, tüm bezi değil sadece sorunlu bölgeleri hedef alabilir. RAI ise genellikle bütün tiroid dokusu tarafından alınır ve doku tahribatı kontrol edilemez bir şekilde yayılabilir. Öte yandan bazı vakalar için RAI hâlâ altın standard kabul edilir; örneğin tiroid kanseri tedavisi sonrasında cerrahiyle birlikte RAI uygulaması sık kullanılan bir kombine yöntemdir. Bu nedenle TAE ve RAI karşılaştırılırken, hastanın klinik tablosu, guatrın büyüklüğü, kanser riski ve diğer faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Her iki yöntemin de kendine özgü artıları ve eksileri olduğu; dolayısıyla nihai kararın, hastanın özel durumuna göre verildiği unutulmamalıdır.
Tiroid Arter Embolizasyonunun Tiroid Fonksiyonları Üzerindeki Uzun Vadeli Etkileri Nelerdir?
TAE, tiroidin belirli kısımlarının kan akışını keserek o bölgelerde dokunun küçülmesini ve fonksiyonunun azalmasını amaçlar. Bu durumun uzun vadeli etkileri, genel olarak hastanın hormon düzeylerinde süreklilik ve yapısal küçülme şeklinde özetlenebilir. Özellikle hipertiroidiyle mücadele eden hastalarda, işlem sonrasında kan tahlilleriyle takip edilen T3, T4 ve TSH değerlerinin stabil hale gelmesi hedeflenir. Hastaların önemli bir bölümünde işlemden sonraki birkaç ay içinde hormon profili normale yaklaşır. Ancak her bünye farklı tepkiler verebileceği için, bazı hastalarda bu iyileşme süreci biraz daha uzun sürebilir.
Tiroid dokusunun hangi oranda küçüldüğü veya hangi bölgelerin ne kadar etkilendiği, kullanılan embolik maddenin türü, enjeksiyonun miktarı ve damarsal anatominin çeşitliliği gibi faktörlere bağlıdır. Ayrıca Graves hastalığı gibi otoimmün temelli durumlarda bağışıklık sisteminin uyarıcı etkisi tamamen ortadan kalkmadığı için, uzun dönemde tekrarlama ihtimali düşük de olsa mevcuttur. Bu nedenle düzenli kontroller ve dönemsel kan tahlilleri önemini korur.
Uzun vadede cerrahiyle karşılaştırıldığında, TAE’nin tiroidin geri kalan sağlıklı dokusunu muhafaza etme avantajı vardır. Böylece hipotiroidi gelişme riski daha az olabilir. Elbette bazı hastalar yine de kısmi hormon replasmanına ihtiyaç duyabilir, çünkü tiroid dokusunun bir bölümü fonksiyonunu kaybettiğinde, normal hormonsal denge tam olarak sağlanamayabilir. Ayrıca işlem sonrasında, tiroid dokusunda oluşan nekrozun zaman içerisinde fibrozisle iyileşmesi ve bu alanda sert bir doku kalması doğaldır. Bu fibrotik yapının uzun vadede ek semptomlar yaratma olasılığı düşük olsa da bazen hafif bir boyun sertliği hissi oluşabilir.
Genel tabloya bakıldığında, TAE ile elde edilen uzun vadeli sonuçlar, doğru hasta seçimi ve düzenli takip sayesinde oldukça tatmin edicidir. Hem tiroid hormon düzeylerinin kontrolünde hem de guatr hacminde kalıcı veya uzun dönemli gerilemede etkili olabilir. Zaten bu nedenle son yıllarda TAE’nin kullanım alanları ve popülerliği giderek artmaktadır.
Tiroid Arter Embolizasyonu Büyük Çok Nodüllü Guatr için Kullanılabilir mi?
Büyük ve çok nodüllü guatr (multinodüler guatr), tiroid bezinin çeşitli bölümlerinde birden fazla nodülün bulunmasıyla karakterize bir durumdur. Bu nodüller bazen “sessiz” olup sadece büyüklük yaparak bası semptomlarına neden olabilir, bazen de “tokik” olarak adlandırılan aşırı hormon üretimini tetikleyebilir. Klasik yaklaşım cerrahi müdahale ile bu nodüllerin çıkarılması ya da bezin tamamının alınmasıdır. Ancak farklı nedenlerle cerrahi tercih edilmeyen ya da edilemeyen durumlarda, TAE önemli bir alternatif haline gelebilir.
Büyük çok nodüllü guatrın tedavisi, ameliyat öncesi hazırlık döneminde de TAE ile desteklenebilir. Bazı vakalarda, guatrın devasa boyutlara ulaştığı ve damarlarının çok yoğun kanlandığı durumlarda, ameliyat sırasında ciddi kanama riski gündeme gelir. Bu riski azaltmak amacıyla, operasyon öncesinde TAE yapılarak tiroid damarları kısmen tıkanır ve kanlanma azaltılır. Böylece cerrahinin kan kaybı miktarı düşürülmüş olur.
Ayrıca TAE tek başına da guatr hacmini küçültmek için uygulanabilir. Çok sayıda nodülün aynı anda beslenmesini sağlayan damarlar tespit edilerek, doğru bölgeler embolize edilir. Bu işlemden sonra, nodüllerin hacminde azalma ve bası semptomlarında gerileme gözlenebilir. Özellikle yutkunma güçlüğü, nefes almada zorluk veya kozmik açıdan boyunda göze çarpan şişlik gibi sorunlar yaşayan hastalar, TAE sonrası rahatlayabilir. Her ne kadar nodüllerin tamamen yok olması garanti edilmese de belirgin bir küçülme elde etmek çoğu zaman mümkündür.
Öte yandan çok sayıda nodülün düzensiz yerleşimi veya karmaşık damar yapısı varsa, TAE’nin uygulanabilirliği zorlaşabilir. Dolayısıyla bu vakalarda da kapsamlı bir görüntüleme ve uzmanca değerlendirme yapmak gerekir. Ancak uygun koşullar sağlandığında, büyük çok nodüllü guatrın tedavisinde TAE, cerrahiye kıyasla daha az invaziv ve tekrarlanabilir bir yöntem sunar.
Görüntüleme, Tiroid Arter Embolizasyonu İşlemlerinde Hangi Rolü Oynar?
Görüntüleme teknikleri, TAE’nin kalbini oluşturur. Bu işlemde doğru damara doğru miktarda embolik madde verilmesi hayati önem taşır. Bir anda harita olmadan yola çıkmaya benzetilebilir; eğer damar haritası net görülmezse, yanlış yola sapma ve istenmeyen dokulara zarar verme riski artar. TAE öncesinde, tiroidin yapısını ve nodüllerin boyutunu anlamak için ultrason, manyetik rezonans görüntüleme (MR) veya bilgisayarlı tomografi (BT) gibi çeşitli yöntemler kullanılabilir. Böylece hangi alanların gerçekten problemli olduğu ve damarların gidişatı saptanır.
İşlem anında ise “anjiyografi” devreye girer. Kasıktan veya bilekten girilen ince bir kateter yardımıyla boyun damarlarına kadar ilerlenir ve floroskopi denilen gerçek zamanlı röntgen takibi kullanılır. Kontrast madde verilerek, hangi damarın tiroid dokusunu nasıl beslediği anbean görülür. Bu aşamada hedef alınan damar belirlenir ve embolik madde o damara enjekte edilir. Floroskopi eşliğinde, tıkanma işleminin başarılı olup olmadığı da canlı olarak izlenebilir.
Görüntüleme, işlem sonrasında da önemlidir. Nodüllerin ne kadar küçüldüğü veya hormon seviyelerinin nasıl etkilendiği kadar, tıkanan damarlarda tam bir kapanma olup olmadığı da zaman zaman kontrol edilir. Bu amaçla, takip sürecinde yeniden ultrason ya da diğer kesitsel görüntüleme yöntemleri kullanılabilir. Eğer ilerleyen dönemde guatr büyümesinde tekrarlama veya semptomlarda nüks ortaya çıkarsa, benzer görüntüleme yöntemleriyle durumun kaynağı incelenir. Görüntüleme teknolojileri olmadan TAE’nin uygulanması neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle deneyimli bir girişimsel radyoloji ekibi ve güncel görüntüleme olanakları, TAE’nin başarısını artıran en kritik faktörlerdendir.
Yaşlı Hastalar İçin Tiroid Arter Embolizasyonu Uygun Bir Seçenek midir?
Yaşlı hastalarda, genel anestezi altında gerçekleştirilen cerrahi işlemler her zaman belli bir oranda ek risk taşır. Kalp, akciğer veya böbrek fonksiyonlarında azalmalar, yara iyileşmesinin daha yavaş olması ve ek hastalıkların varlığı (örneğin diyabet veya yüksek tansiyon) nedeniyle ameliyat komplikasyonları artabilir. Tam da bu noktada TAE, yaşlı hastalar için görece daha az travmatik bir alternatif sunar. İşlem, lokal anestezi ve hafif sedasyonla yapılabilir; yani genel anestezi almadan da gerçekleştirilebilir. Ayrıca işlem sonrası hastanede kalış süresi kısadır ve hasta hızlıca evine dönebilir.
Büyük guatr ya da hipertiroidi sorunu olan ileri yaş grubu hastalarda, cerrahi öncesinde tiroidi küçültmek veya kanlanmasını azaltmak için TAE uygulanması, ameliyat risklerini ciddi oranda hafifletebilir. Özellikle çok damarlı ve kanlanması fazla olan guatr dokusu, ameliyat esnasında fazla kan kaybına neden olabilir. Embolizasyonla bu damarlar kısmen tıkandığında, cerrahi aşama daha güvenli ve rahat hale gelir. Kimileri için ise “ameliyat hiç yapılmadan” TAE ile belirli oranda iyileşme sağlamak da mümkün olur.
Burada önemli bir nokta, TAE’nin tek başına yeterli olup olmayacağına dair değerlendirmedir. Bazı yaşlı hastalarda, ek hastalıklar ve riskler o kadar yüksektir ki küçük de olsa her türlü girişimin riskleri tartılır. TAE, cerrahiye göre daha az invazivdir ama kesinlikle “sıfır risk” vaadinde bulunmaz. Örneğin damar yapısı çok hassas olan veya uzun süredir kontrol altında olmayan kalp hastalığı bulunan ileri yaş hastalarda, titiz bir ön hazırlık ve multidisipliner bir yaklaşım gerekir.
Bununla beraber, tecrübe ve teknolojik imkânlar arttıkça TAE’nin yaşlı popülasyonda kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve başarı oranları da buna paralel olarak yükselmektedir. Dolayısıyla ameliyat masasına yatmaktan çekinen veya yatamayan ileri yaş hastalarda, tiroid arter embolizasyonu, tıbbi ekibin gündemine mutlaka alınması gereken, etkili bir tedavi seçeneği olarak öne çıkmaktadır.

Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez, 1997’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Uzmanlığını İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladı. Londra’da girişimsel radyoloji ve onkoloji alanında eğitim aldı. İstanbul Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde girişimsel radyoloji bölümünü kurdu, 2020 yılında profesör oldu. Birçok uluslararası ödül ve sertifikaya sahip olup, 150’den fazla bilimsel yayını ve 1500’ün üzerinde atıfı bulunmaktadır. Şu an Medicana Ataköy Hastanesi’nde görev yapmaktadır.
Vaka Örnekleri
Bel fıtığı disk içi radyofrekans tedavisi sonucu
Fıtık Tedavisi
Boyun Fıtığı Tedavisinde Lazer Teknolojisi ve Anjiyografi
Fıtık Tedavisi
Basedow-Graves hastalığı ameliyatsız tedavi sonucu
Tiroid Hastalıkları
TAKE işlemi ile yok edilen karaciğer tümörü
Kanser Tedavisi
Ameliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi Sonucu
Paratiroid Adenomu
Sol akciğer komşuğuna gizlenmiş paratiroid adenomu
Paratiroid Adenomu
Bağırsak dalak anevrizması embolizasyonu
Embolizasyon
Dev dalak damar anevrizması kaplı stent ile tedavisi
Stent
Böbrek damarı anevrizmasının akım yönlendirici stent ile tedavisi
Stent
Dev Karaciğer Hemanjiom Mikrodalga Ablasyon
Ablasyon
Santral ven oklüzyonu: Balon tedavisi
Vakalar
Y stent eşlikli kapalı anevrizma tedavisi
Vakalar