Kriyoablasyon prostat kanseri tedavisinde yenilikçi bir yaklaşımdır. Çok küçük iğneler kullanılarak kanserli dokular hedef alınır. Bu iğnelerle tümörler eksi 140 dereceye kadar soğutularak yok edilir. Dolayısıyla bu yöntem prostatın korunmasını sağlayarak etkili bir çözüm sunar. Diğer tedavi yöntemlerine kıyasla iktidarsızlık idrar kaçırma ve idrar kanalı daralması gibi yan etkilerin daha az görülmesi bu tedaviyi ön plana çıkarır. Hastalar için ameliyatsız bir seçenek oluşturan kriyoablasyon minimal invaziv niteliğiyle dikkat çeker.
Girişimsel Radyoloji / Girişimsel NöroradyolojiProf. Dr. Özgür KILIÇKESMEZ
Kriyoablasyon Nedir?
Kriyoablasyon prostat kanseri tedavisinde devrim niteliğinde bir yöntemdir. Modern tıbbın sunduğu bu çözüm kanserli dokulara doğrudan müdahale eder. Tedavi küçük iğnelerle kanserli bölgeye doğrudan soğuk uygulanmasını içerir. Soğuk uygulama sonucunda tümör donarak büzüşür ve zamanla yok olur. İşlem sırasında hasta lokal anestezi ile konforlu bir şekilde tedavi edilir.
Bu yöntem sayesinde:
- İşlem süresi yaklaşık olarak 15 dakika kadar kısa sürer.
- Hastalar ağrı hissetmezler.
- Tedavi sonrası iyileşme süreci hızlıdır.
- Hastanın aynı gün içinde taburcu olması mümkündür.
Kriyoablasyon Nasıl Yapılır?
Kriyoablasyon yöntemi prostat kanserinin tedavisinde kullanılan ameliyatsız bir tekniktir. İşlem birkaç aşamadan oluşur ve her biri özenle gerçekleştirilir. İlk olarak hazırlık aşamasında hastanın bağırsaklarının temizlenmesi gerekir. Bu diyet kısıtlamaları ve müshil kullanımını içerir. Hastanın konforu için genel veya bölgesel anestezi uygulanır. Ayrıca işlem sırasında oluşabilecek donmayı önlemek için üretraya bir kateter yerleştirilir. İkinci aşamada cerrah transrektal ultrason kullanarak prostat içine kriyoproblar yerleştirir:
- Probların yerleştirilmesi dikkatle yapılır.
- Argon gazı kullanılarak dondurma işlemi başlatılır.
- Helyum gazı ile çözme işlemi gerçekleştirilir.
Son aşama izlemedir. Girişimsel Radyolog ultrason görüntülemesiyle probların doğru konumda olduğunu ve sadece kanserli dokuya müdahale edildiğini kontrol eder.
Kriyoablasyon Avantajları Nelerdir?
Kriyoablasyon yöntemi prostat kanseri tedavisinde minimal invaziv bir alternatif sunar. Geleneksel cerrahi tekniklerle karşılaştırıldığında çok daha az kesi yapılması gerektiğinden hastalar operasyon sonrası ağrı ve rahatsızlık hissini daha az yaşarlar. İyileşme süresi kısaldığı için bireyler normal yaşantılarına daha çabuk dönebilir. Ayrıca bu yöntem komplikasyon riskini azaltır ve yakındaki sağlıklı dokulara zarar verme olasılığını düşürür.
- Ağrı ve Rahatsızlıkta Azalma: Operasyon sonrası minimal ağrı ve hızlı iyileşme.
- Hassasiyet ve Etkinlik: Çevre dokulara zarar vermeden kanserli dokuyu hedef alır.
- Geliştirilmiş Bağışıklık Tepkisi: Tümöre özgü antijenlerin salınımı bağışıklık sistemini uyarır.
- Çok Yönlülük: Farklı kanser türleri ve cilt rahatsızlıklarını tedavi edebilme kapasitesi.
- Düşük Komplikasyon Riski: Enfeksiyon ve kan kaybı risklerini minimize eder.
Bu özellikler sayesinde kriyoablasyon çeşitli kanser türlerinde ve diğer ciddi sağlık sorunları olan hastalar için etkili bir çözüm haline gelmiştir. Hastaların iyileşme süreci hızlanmakta ve yaşam kaliteleri artmaktadır. Gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde işlem sırasında yüksek doğrulukla kanserli dokular hedef alınabilmektedir. Bu hassas yöntem özellikle cerrahi müdahalelere uygun olmayan hastalar için ideal bir seçenektir.
*En iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.
Kriyoablasyon Sonrası Süreç Nasıldır?
Kriyoablasyon sonrası süreç hasta konforunu ve iyileşmeyi ön planda tutar. Çoğu kişi işlem sonrası gün içinde taburcu edilebilirken derin dokulara yapılan müdahaleler bir gece hastanede kalışı gerektirebilir. İşlem sonrası ağrılar genellikle hafif olup basit ağrı kesiciler ile kontrol altına alınabilir. Daha derin müdahaleler sonrası ise daha etkili ağrı yönetimi sağlanır.
Hastanede Kalış ve İyileşme Süresi:
- Küçük işlemler sonrası hemen taburcu olunabilir.
- Derin dokular etkilendiğinde bir gece gözlem altında kalınabilir.
- Genel olarak hastalar bir ila üç gün içinde normal aktivitelerine dönebilir.
Tedavi alanı genellikle bandajlanır ve hastalar enfeksiyon belirtileri açısından bilgilendirilir. Şişlik kızarıklık veya akıntı gibi belirtiler görülürse tıbbi yardım alınmalıdır. Ayrıca hastaların ağır kaldırmaktan kaçınmaları önerilir.
Aktivite Kısıtlamaları:
- İlk 72 saat boyunca ağır kaldırma yasaktır.
- Normal aktivitelere dönüş genellikle on günü bulabilir.
İyileşme sürecinin takibi için planlanan randevular kriyoablasyonun başarısını değerlendirmek amacıyla yapılır. Bu randevular sırasında ultrason veya BT taraması gibi görüntüleme testleri uygulanabilir.
Takip Randevuları:
- İşlem sonrası birkaç hafta içinde yapılır.
- Görüntüleme testleri ile tedavi başarısı kontrol edilir.
Bu süreç kriyoablasyon sonrası iyileşmenin hızlı ve etkin bir şekilde yönetilmesini sağlamak için tasarlanmıştır.
Kriyoablasyonun Prostat Kanseri Tedavisindeki Başarı Oranı Nedir?
Kriyoablasyonun prostat kanseri tedavisindeki başarı oranı risk gruplarına göre değişiklik göstermektedir. Büyük ölçekli bir araştırma düşük riskli hastalarda on yıllık süreçte oldukça yüksek bir sağkalım oranı sergilemiştir:
- Düşük riskli hastalar: %80,56
- Orta riskli hastalar: %74,16
- Yüksek riskli hastalar: %45,54
Bu oranlar hastalarda biyokimyasal nüksün olmadığını ve tedavinin bu gruplarda ne ölçüde etkili olduğunu göstermektedir. Yedi yıl süren başka bir çalışma ise özellikle düşük ve orta riskli hastalar arasında yüksek hastalıksız sağkalım oranları bildirmiştir. Hastalıksız oranlar şöyledir:
- Düşük riskli grup: %87
- Orta riskli grup: %79
- Yüksek riskli grup: %71
Bu sonuçlar özellikle kanserin az ilerlediği hastalarda kriyoablasyonun uzun vadeli etkinliğini ortaya koymaktadır. Ancak tedavinin bazı yan etkileri de bulunmaktadır. İktidarsızlık en sık rastlanan yan etki olup hastaların büyük bir kısmını etkileyebilir. Diğer yandan idrar kaçırma gibi yan etkiler daha nadir görülmektedir. Yan etkiler şunlardır:
- İktidarsızlık:
- İdrar kaçırma:
- Bu yan etkiler diğer yöntemlerden daha düşük oranda rastlanır.
Bu yan etkiler tedavinin getirdiği riskleri ve hastaların yaşayabileceği zorlukları göz önünde bulundurulduğunda önemlidir. Ancak kriyoablasyon cerrahiye alternatif bir yöntem olarak daha az invaziv bir işlem sunmakta ve hastalar için daha kısa bir iyileşme süresi sağlamaktadır. Bu durum özellikle cerrahi müdahaleye uygun olmayan veya cerrahi sonrası daha hızlı iyileşmek isteyen hastalar için önemli bir avantajdır.
Kriyoablasyonun Yan Etkileri ve Riskleri Nelerdir?
Kriyoablasyon tedavisinin yan etkileri ve riskleri hastalar için önemli bir değerlendirme kriteridir. Tedavi alanında oluşabilecek hafif kanamalar genellikle kriyoprobun giriş yaptığı yerlerde gözlemlenir. Ayrıca tedavi edilen bölgede ağrı ve şişlik de sık rastlanan durumlardır. Şu yan etkiler öne çıkar:
- Ağrı, şişlik veya morarma
- Enfeksiyon riski probun yerleştirildiği bölgeyle sınırlıdır.
- Sinir hasarı bazı durumlarda uyuşma veya güç kaybına neden olabilir.
Bunun yanı sıra cilt sorunları ve üretra ile ilgili problemler de meydana gelebilir:
- Ciltte tahriş veya kabarcıklar
- İdrar kaçırma idrarda kan idrara çıkarken ağrı veya yanma
Kriyoablasyon Kimlere Uygulanabilir Kimlere Uygulanamaz?
Kriyoablasyon özellikle erken evre kanserleri olan hastalar için uygundur. Bu tedavi yöntemi prostat ve meme gibi organlardaki küçük ve iyi tanımlanmış tümörlerde etkili olabilir. Tümörlerin vücudun diğer bölgelerine yayılmamış olması gereklidir. Ayrıca cerrahi müdahale gerektirmeyen ancak konumları nedeniyle cerrahi yöntemlerle tedavi edilmesi zor olan tümörler de bu yöntemle tedavi edilebilir. Böbrek karaciğer ve akciğer tümörleri ile kemik metastazları bu gruba girer.
Eşlik eden ciddi hastalıkları olan hastalar da kriyoablasyon için iyi adaylardır. Örneğin ciddi kalp hastalığı olanlar veya genel sağlık durumu kötü olanlar bu daha az invaziv yöntemi tercih edebilirler. Ayrıca kemik kanserine bağlı şiddetli ağrıları olan hastalar için de ağrıyı hafifletme amacıyla kullanılabilir.
Kriyoablasyon İçin Uygun Olmayan Adaylar:
- İleri veya agresif kanserleri olan hastalar özellikle inflamatuar meme kanseri veya yaygın lenfovasküler invazyonu bulunanlar.
- Yaygın veya çok odaklı tümörleri olan bireyler geniş alanlara yayılmış kanserler bu yöntem için uygun değildir.
- 1,5 cm’den büyük tümörler özellikle intraduktal bileşenleri fazla olanlar.
- Enfeksiyonu bulunan veya iyileşmeyi zorlaştıran durumları olan hastalar örneğin şiddetli şeker hastalığı olanlar veya bazı kan hastalıkları bulunanlar.
Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez üniversite eğitimini 1997 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde, Radyoloji uzmanlık eğitimini İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2001yılında tamamladı. Uzun dönem askerlik görevini Diyarbakır Asker Hastanesi’nde yerine getirdi. Kartal ve Bakırköy EA Hastanelerinde MR bölümlerinde görev aldı.