Guatrojenik besinler, özellikle tiroit hormonu yapımında kullanılan iyot emilimine engel olabilen doğal bileşikleri içeren yiyeceklerdir. Bu besinleri tüketmek, bazı kişilerde tiroit fonksiyonlarının yavaşlamasına yol açabilir veya var olan tiroit rahatsızlıklarını şiddetlendirebilir. Ancak sağlıklı bir bireyin yeterli iyot alması ve bu besinleri makul miktarlarda, doğru pişirme yöntemleriyle tüketmesi durumunda genellikle büyük bir sorun yaşanmaz.
Tanım | Guatrojenik besinler, tiroid bezinin iyot alımını engelleyerek tiroid hormonlarının üretimini baskılayan ve guatr oluşumuna yol açabilen gıdalardır. |
Etkime Mekanizması | Bu besinler, tiroid hormon sentezinde rol oynayan iyot emilimini azaltarak veya tiroid enzimlerini baskılayarak tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. |
Guatrojenik Besinler | Turpgiller (Brassica ailesi): Brokoli, karnabahar, lahana, Brüksel lahanası, şalgam, turp, hardal otu. Soya Ürünleri: Soya fasulyesi, soya sütü, soya proteini. Diğer Gıdalar: Tatlı patates, yer fıstığı, keten tohumu, darı, ıspanak, çilek, armut, şeftali. |
Risk Grubu | İyot eksikliği olan bireyler, hipotiroidi hastaları, Hashimoto tiroiditi hastaları. |
Tüketim Önerileri | Pişirme işlemi guatrojenik etkileri azaltabilir. Yeterli iyot alımı sağlanırsa bu besinler genellikle tiroid sağlığı için zararlı olmaz. Dengeli tüketim önerilir. |
Guatr ve Hipotiroidi ile İlişkisi | Aşırı guatrojenik besin tüketimi, özellikle iyot eksikliği olan kişilerde guatr ve hipotiroidi riskini artırabilir. Ancak, normal ve dengeli tüketimde genellikle ciddi bir sorun yaratmaz. |
Hangi Sebzeler Guatrojenik Besinler Olarak Kabul Edilir?
Guatrojenik deyince ilk akla gelenlerden biri, lahana ailesi olarak da bilinen turpgiller (brassica) grubudur. Lahana, brokoli, karnabahar, Brüksel lahanası, karalahana, pazı gibi sebzeler bu ailenin önde gelen üyeleridir. Bu gruptaki sebzeler, “glukozinolat” adı verilen kükürt içeren bileşiklerce zengindir. Tıpkı ince katmanlar halinde açılan bir lahana yaprağı gibi, bu bileşikler parçalandığında ortaya “guatrojenik” etkisi olabilen bazı maddeler çıkar.
Glukozinolatlar, vücutta bazı enzimler (örneğin myrosinase) yardımıyla çözündüğünde, tiroit hormonu üretimini sekteye uğratabilen izotiyosiyanatlar veya benzeri aktif bileşenlere dönüşebilir. Bu etki özellikle, yeterince iyot almayan veya tiroit fonksiyonu zaten zayıflamış bireylerde daha belirgin hissedilir. Ancak bu sebzeler, yalnızca “olumsuz” yönleriyle öne çıkan yiyecekler değildir. Tam aksine, yüksek oranda vitamin, mineral ve lif içermeleri sayesinde kalp-damar sağlığından sindirim sistemine kadar pek çok konuda fayda sağlayabilirler.
Her sebze eşit miktarda guatrojenik etki göstermez. Örneğin Brüksel lahanası, kimi araştırmalarda diğer turpgillere göre daha fazla guatrojenik potansiyele sahip bulunmuştur. Karnabahar ve brokoli ise nispeten daha düşük düzeyde etki ile anılır. Bunun yanında, Türk mutfağında sık tüketilen beyaz lahana ve kara lahana, hem turşu şeklinde hem de pişmiş olarak sofralarda kendine yer bulur. Pişirme veya turşu yapma süreçleri, bu sebzelerin guatrojenik bileşiklerinde önemli oranda azalma sağlayarak tiroit üzerindeki potansiyel baskıyı hafifletebilir. Dolayısıyla doğru hazırlama ve pişirme yöntemleriyle lahana ailesi, oldukça sağlıklı bir kaynak olarak öne çıkar.
Tatlı Patatesler ve Diğer Nişastalı Bitkiler Guatrojenik Besinler Midir?
Turpgiller kadar sık gündeme gelmese de tatlı patatesler de guatrojenik etki gösterebilir. Tatlı patates, çoğu zaman zengin beta-karoten içeriği nedeniyle göz ve cilt sağlığına katkısıyla bilinir. Bununla birlikte “siyanojenik glikozit” adı verilen maddeler içerir. Bu maddeler, metabolizmadaki bazı reaksiyonlar sonucu “tiyosiyanat” formuna dönüşerek tiroit dokusundaki iyot emilimini zayıflatabilir. Aynı aileden sayılabilecek manyok (cassava) ve sorgum gibi nişastalı kaynaklar da benzer etkiye sahiptir.
Manyok, özellikle Afrika ve Güney Amerika’da temel besin olarak tüketilir. Yerel halkın uzun süreli tüketimi, yetersiz iyot alımıyla birleştiğinde “guatr” görülme sıklığını artırabilir. Tatlı patates de benzer bir mekanizmayla guatrojenik sayılmasına karşın, pişirme yöntemleri ve kişinin iyot alım düzeyi gibi etkenler neticesinde etkisinin derecesi değişir. Örneğin uzun süre kaynatmak veya fırınlamak, bu tür bileşiklerin bir kısmını parçalayarak tiroit üzerindeki potansiyel baskıyı hafifletir.
Buna rağmen tatlı patates, yüksek lif, A vitamini (beta-karoten), C vitamini ve potasyum içeriğiyle değerli bir besin profiline sahiptir. Gözle görülür parlak turuncu rengi de bu sebeple “doğal bir renkli hazine” gibi düşünülebilir. Doğru denge kurulduğunda, hem tiroit sağlığını korumak hem de tatlı patatesin besin değerlerinden yararlanmak mümkündür. Bir yandan da diğer nişastalı bitkilerle dönüşümlü tüketmek, guatrojenik yükü bölüşerek tek bir kaynaktan aşırı alım riskini azaltır.
Soya Bazlı Besinler, Guatrojenik Besinler Listesinde Ne Rol Oynar?
Soya, dünyanın pek çok yerinde popülerliğini artırmış bir baklagil olarak bilinir. Tofu, soya sütü, edamame ve tempeh gibi çeşitli formlarıyla sofralara konuk olan soya ürünleri, bitkisel protein açısından oldukça zengindir. Ayrıca osteoporozdan korunmada potansiyel yararı olduğu öne sürülen izoflavonlar içerir. Ancak bu faydalı bileşikler, aynı zamanda “goitrogenic” etki yaratabilecek yapıları da beraberinde taşır.
Soyadaki izoflavonlar, tiroit hormon sentezinde önemli rol oynayan “tiroit peroksidaz” (TPO) enzimini baskılayabilir. Bu durum yeterli iyot alınmadığında veya tiroit hormon seviyeleri zaten düşük olduğunda daha fazla önem kazanır. Bir benzetme yapmak gerekirse, soya izoflavonları, tiroit hormonu üretim fabrikasında çalışan işçileri kısa süreliğine meşgul ederek üretimi yavaşlatan konuklar gibidir. Eğer fabrika (yani tiroit bezi) zaten hammaddesi az olan bir ortamda çalışıyorsa, bu yavaşlama daha belirgin hale gelebilir.
Öte yandan soya ürünlerinin faydaları da göz ardı edilemez. Besin değeri yüksek olması, bazı kanser türlerine karşı olası koruyucu etkisi ve kalp sağlığını desteklemesi gibi avantajları vardır. Özellikle Asya toplumlarında uzun yıllardır yoğun tüketilse de tiroit hastalıklarıyla soya tüketimi arasındaki ilişkiyi netleştirmek adına yapılan araştırmalar, iyot seviyesinin yeterli tutulması halinde riskin büyük ölçüde azaldığını göstermiştir. Yani dengeli bir “oyun planı” ile soyanın artıları öne çıkabilir; ancak riskli grupların durumu göz ardı edilmemelidir.
Pişirme, Belirli Besinlerin Guatrojenik Etkilerini Azaltabilir mi?
Pişirme, guatrojenik bileşiklerin önemli bir kısmını parçalayabilen veya uzaklaştırabilen bir süreçtir. Tıpkı meyvelerdeki vitaminlerin belli ısı derecelerinde azalması gibi, guatrojenik maddeler de yüksek ısıda yapısal değişime uğrayabilir. Örneğin kaynatma, suya geçebilen bileşenlerin bir kısmının ortamdan uzaklaşmasını sağlar. Brokoli veya lahana gibi turpgiller haşlandığında, guatrojenik glukozinolatların suya sızdığı ve miktarının azaldığı bilinir.
Ancak her pişirme yöntemi aynı etkiye sahip değildir. Buharda pişirme, besin değerlerini korumak adına daha iyi olsa da bazen suya geçişin sınırlı kalması nedeniyle guatrojenik bileşiklerin yok olma oranı kaynatma kadar yüksek olmayabilir. Yine de pişirmek, bu maddeleri kısmen etkisiz hale getirmesi nedeniyle genel olarak tiroit üzerindeki potansiyel baskıyı düşürür. Uzun süreli kaynatma ise faydalı vitamin ve minerallerin de kaybolmasına yol açabileceğinden, orta dereceli ısı ve süre tercihi yapılması yerinde olabilir.
Fermente etmek de bir başka önemli yöntemdir. Örneğin lahana turşusu, fermantasyon sürecinde içindeki enzimler ve mikroorganizmalar sayesinde guatrojenik bileşiklerin azalmasına katkıda bulunur. Benzer şekilde soya fasulyesinden yapılan tempeh veya miso gibi ürünler de fermantasyonun faydasından yararlanır. Tabii ki hiçbir yöntem guatrojenik etkiyi tamamen sıfırlamak gibi bir sihir yaratmaz; ancak ciddi bir kısmını zayıflatarak tiroit için daha “zararsız” hale getirebilir. Önemli olan hangi yöntemin hangi besine daha uygun olduğunu bilmek ve pişirme şekillerini dönüşümlü şekilde kullanmaktır.
Guatrojenik Besinler Tiroit Hormon Sentezini Nasıl Etkiler?
Tiroit bezi, boynun ön tarafında konumlanan küçük ama son derece önemli bir organdır. Tıpkı bir orkestrayı yöneten şef gibi, vücudun metabolik hızından büyümeye kadar pek çok süreci düzenler. Bunu yaparken en büyük yardımcılarından biri de iyottur. Guatrojenik besinlerdeki maddeler ise iyotun bu bezde kullanılmasını engellemeye meyilli olabilir.
Birincil mekanizma, iyotun tiroit hücrelerine alınmasında görevli “sodyum-iyot simporter” adlı taşıyıcı sistemin bloke edilmesidir. Örneğin siyanojenik glikozitler veya izotiyosiyanatlar, tiroit hücrelerine girmek isteyen iyotla rekabete girerek, tiroit hormonlarının hammaddesinin yeterince kullanılmamasına yol açar. Bir başka mekanizma ise tiroit hormonlarının üretilmesi için gerekli enzimleri doğrudan engellemektir. Soyadaki izoflavonların tiroit peroksidaz enzimine bağlanarak onu geçici olarak etkisiz hale getirebilmesi buna örnek gösterilebilir.
Bu süreçlerin sürekliliği, vücudun hormon üretimini aksatabilir. Özellikle zaten az miktarda iyot alan veya tiroit fonksiyonu bozukluğu bulunan kişilerde, bu etki çok daha net ortaya çıkar. Tıpkı bir otomobilin yakıt deposunun sınırlı olması gibi; eğer depodaki yakıt yetersizse ve bir de çeşitli aksaklıklar yaşanıyorsa, araba düzgün çalışamaz. Guatrojenik maddelerin oluşturduğu engel ise işte bu aksaklıklardan biridir. Bu yüzden normal koşullarda sorunsuz ilerleyen bir sistem, belli risk faktörleri olduğunda sekteye uğrayabilir.
Guatrojenik Besinler Tüketmenin Potansiyel Riskleri Nelerdir?
Guatrojenik besinlerin en bilinen riski, tiroit fonksiyonlarını baskılayarak guatr (tiroit bezinin büyümesi) oluşumuna katkı sağlamalarıdır. Guatr, vücudun yeterli hormon üretimi yapmak için tiroit bezini genişleterek dengeyi koruma çabasıdır. Bu genişleme bazen boyun bölgesinde gözle görülür bir şişlik olarak fark edilebilir. Ayrıca hormon düşüklüğü, yorgunluk, kilo alımı, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, üşüme gibi belirtilere yol açabilir.
Tabii ki guatrojenik yiyeceklerin tek başına ciddi bir hastalığa neden olması genellikle düşük bir olasılıktır. Çünkü vücut, çeşitli mekanizmalarla tiroit hormon üretimini idame ettirmeye çalışır. Ancak iyot eksikliğine sahip bölgelerde veya kişilerde, yüksek oranda guatrojenik gıda tüketilmesi, tiroit bezinin telafi yeteneğini aşabilir. Bunun dışında, otoimmün tiroit rahatsızlığı (Hashimoto tiroiditi gibi) bulunan bireylerde de risk biraz daha yüksektir. Bu tür durumlarda, guatrojenik besinlerin kronik ve yüksek miktarda tüketimi, zaten hassas olan tiroit dengesini daha da zorlayabilir.
Sistemik belirtilerin yanı sıra ağız kuruluğundan unutkanlığa kadar çeşitli semptomlar da tiroit hormon dengesizliklerine bağlı ortaya çıkabilir. Bu da “küçük bir bezin” aslında vücudun genel işleyişinde ne kadar büyük rol oynadığını gösterir. Buna rağmen her sebze tabağı korkuyla karşılanmamalı; tam aksine, yeterli iyot alımı ve dengeli porsiyonlarla birçok insan bu riskleri görece düşük seviyede tutabilir.
Diyetinizde Guatrojenik Besinler Bulundurmanın Faydaları Var mıdır?
Guatrojenik besinler çoğunlukla “zararlı” yönüyle bilinse de aslında dengeli tüketildiğinde pek çok faydayı da beraberinde getirir. Örneğin turpgiller ailesindeki lahana, brokoli ve karnabahar; C vitamini, K vitamini, potasyum ve lif bakımından zengin kaynaklardır. Vücuttaki hücre hasarıyla mücadele eden antioksidanlar içerir ve özellikle sindirim sisteminin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Bazı araştırmalar, bu sebzelerdeki kükürt bileşiklerinin kanser hücrelerinin oluşumunu önleyebileceğini veya yavaşlatabileceğini öne sürer.
Benzer şekilde soya ürünleri de yüksek kaliteli bitkisel protein kaynağıdır. Özellikle et tüketmeyen bireyler için protein açığını kapatmakta önemli bir yere sahiptir. Soya izoflavonlarının kalp sağlığına ve kemik yoğunluğuna olumlu etkileri olduğuna dair çeşitli çalışmalar mevcuttur. Tatlı patates ise beta-karoten gibi önemli antioksidanlar ve vitaminler içerir, bağışıklık sistemini destekleyici özelliklerle anılır.
Dahası, guatrojenik potansiyele sahip olan besinler, genellikle düşük kalorili ve yüksek besin değerli olduklarından, kilo kontrolü ve metabolik sağlık açısından avantajlı olabilir. Önemli olan “her şeyin fazlası zarar” felsefesine uygun şekilde tüketmektir. Zira bu besinlerin “kötü şöhreti” yalnızca oransız ve aşırı tüketimde belirgin hale gelir. Uygun pişirme teknikleri, yeterli iyot alımı ve genel beslenme düzeni içinde ölçülü miktarda tüketmek, onların yararlı özelliklerinden mahrum kalmadan potansiyel zararlarını sınırlamayı sağlar.
Guatrojenik Besinler Yiyorken İyot Alımını Nasıl Dengelersiniz?
Tiroit sağlığı için kilit unsur, yeterli ve dengeli iyot alımıdır. Guatrojenik besinlerin etkisini en aza indirmenin yolu, diyetle alınan iyot miktarını artırmaktan geçer. İyot açısından zengin gıdalar arasında deniz ürünleri (balık, karides, midye gibi), deniz yosunları, iyotlu tuz, süt ürünleri ve yumurta yer alır. Eğer guatrojenik sebzeler çok fazla tüketiliyorsa, bu besinlerden de yeterli miktarda almak, dengede kalmak açısından önemlidir.
Bazen sadece pişirme yöntemleriyle guatrojenik etkiyi azaltmak yetmeyebilir. Özellikle guatrojenik gıdaların baş rolde olduğu ve aynı zamanda iyot eksikliği görülen bölgelerde, tiroit sağlığı risk altında olabilir. Bu durumda iyot bakımından zenginleştirilmiş tuz kullanımı sıklıkla gündeme gelir. Burada da aşırı tuz tüketimini önlemek adına bilinçli olmak gerekir. Tıpkı “tadında bırakmak” gerektiği gibi, tuzun da makul düzeyde kullanılması tercih edilir.
Elbette sigara içmek, belli bölgelerde kirli içme suyu tüketimi gibi çevresel faktörler de tiroit işlevini etkileyen ek guatrojenik unsurlar barındırabilir. Dolayısıyla guatrojenik besinlerin yanı sıra çevresel maruziyetlerin de dikkate alınması gerekir. Yine de genelde beslenme düzeninde yapılacak küçük değişiklikler, örneğin günde bir öğün balık eklemek veya zaman zaman yosun tüketmek, tiroit için gerekli olan iyotun alınmasına destek verir. Böylece guatrojenik besinlerle de barış içinde yaşamak mümkün hale gelir.
Tiroit Sorunları Olan Kişiler Guatrojenik Besinler Hakkında Hangi Önlemleri Almalıdır?
Tiroit bozukluğu olan bireylerde, guatrojenik gıdaların potansiyel etkisi daha yüksek olabilir. Bu kişilerde tiroit, zaten sınırlı kapasiteyle çalıştığı için dışarıdan gelen ek yük (guatrojenik etki) tabloyu ağırlaştırabilir. Ancak bu asla “bu besinleri tamamen yasaklamak gerekir” gibi bir hüküm anlamına gelmez; zira tamamen yasaklamak, diğer besleyici öğeleri de kaçırmak demektir. Dikkat edilmesi gereken nokta, tüketim sıklığı ve pişirme yöntemidir.
Turpgilleri ağırlıklı bir beslenme düzeni benimsemek isteyen ancak tiroit rahatsızlığı olan bireyler, genellikle bu sebzeleri haşlayarak veya buharda pişirerek tüketmeyi tercih eder. Soya ürünlerinde de benzer bir mantık geçerlidir: İşlenmiş ve fermente edilmiş formlar (örneğin tempeh, miso) genellikle daha az guatrojenik madde barındırır. Dönüşümlü tüketim, vücudun belirli bir gıdaya aşırı maruz kalmasını önlemeye yardımcı olur.
Bir diğer önemli unsur da diğer besin gruplarından destek almaktır. Yani iyot zengini gıdalarla guatrojenik potansiyeli olan besinleri aynı diyet içerisinde doğru oranda dengelemek, tiroit sağlığını genel anlamda korumaya yardımcı olur. Tıpkı iyi bir “orkestrada” davulcuya yüklenmemek adına kemancıya da rol vermek gibi, vücudun pek çok farklı besine ihtiyacı vardır. Bu nedenle her gün tek bir besine yüklenmek yerine, daha çeşitli bir sofra düzeniyle tiroit bezine “dinlenme” şansı tanımak önem taşır. Guatrojenik sebzeler de bu orkestranın güçlü ve faydalı çalgılarından biri olabilir; yalnızca doğru ritmi bulmak gerekir.
Sıkça Sorulan Sorular
Guatrojenik besinler tiroid bezini nasıl etkiler?
Guatrojenik besinler, tiroid hormonlarının yapımında kullanılan iyotun emilimini engelleyerek hormon üretimini azaltabilir ve uzun vadede guatr gelişimine zemin hazırlayabilir.
Hangi besinler guatrojenik özellik taşır?
Lahana, brokoli, karnabahar, turp, şalgam, soya ürünleri ve darı en bilinen guatrojenik besinler arasındadır. Çiğ tüketildiklerinde etkileri daha belirgin hale gelir.
Guatrojenik besinler pişirildiğinde zararı azalır mı?
Evet, haşlama veya buharda pişirme yöntemleri bu besinlerdeki guatrojenik maddeleri önemli ölçüde azaltır. Bu nedenle pişirilmiş halde tüketilmeleri daha güvenlidir.
Guatrojenik besinler hipotiroidi hastalarında sorun yaratır mı?
Hipotiroidisi olan kişilerde bu besinlerin fazla ve çiğ tüketimi hormon üretimini daha da azaltabilir. Bu nedenle doktorun önerdiği ölçüde tüketilmelidir.
Guatrojenik besinler iyot eksikliği ile nasıl ilişkilidir?
İyot eksikliğinde guatrojenik besinlerin etkisi daha güçlüdür çünkü zaten yetersiz olan iyotun kullanılmasını daha da kısıtlayarak tiroid fonksiyonlarını bozar.
Guatrojenik besinler her birey için zararlı mıdır?
Hayır, sağlıklı kişilerde ve yeterli iyot alımında genellikle sorun yaratmazlar. Ancak tiroid hastalığı olanlarda ve risk gruplarında dikkatli tüketilmelidir.
Guatrojenik besinlerin tiroid ilaçlarıyla etkileşimi olur mu?
Evet, aşırı tüketim tiroid hormon ilaçlarının etkisini azaltabilir. Bu nedenle hipotiroidi tedavisi gören kişilerin bu besinleri ölçülü yemesi gerekir.
Çocuklarda guatrojenik besin tüketimi güvenli midir?
Çocuklarda iyot ihtiyacı yüksektir. Bu besinlerin fazla ve çiğ tüketilmesi büyüme çağında tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir, pişirilerek verilmesi önerilir.
Guatrojenik besinler gebelikte risk taşır mı?
Gebelikte tiroid hormonları bebeğin gelişimi için kritik öneme sahiptir. Fazla tüketilen guatrojenik besinler tiroid dengesini bozarak bebeğin sağlığını etkileyebilir.
Guatrojenik besinlerin sağlıklı şekilde tüketilmesi için nelere dikkat edilmeli?
Dengeli beslenme, yeterli iyot alımı, bu besinleri pişirerek tüketme ve aşırıya kaçmama en güvenli yaklaşımdır. Böylece faydalı içeriklerinden yararlanılırken risk azaltılır.

Interventional Radiology and Neuroradiology Speaclist Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez graduated from Cerrahpaşa Medical Faculty in 1997. He completed his specialization at Istanbul Education and Research Hospital. He received training in interventional radiology and oncology in London. He founded the interventional radiology department at Istanbul Çam and Sakura City Hospital and became a professor in 2020. He holds many international awards and certificates, has over 150 scientific publications, and has been cited more than 1500 times. He is currently working at Medicana Ataköy Hospital.
Vaka Örnekleri
Bel fıtığı disk içi radyofrekans tedavisi sonucu
Fıtık Tedavisi
Boyun Fıtığı Tedavisinde Lazer Teknolojisi ve Anjiyografi
Fıtık Tedavisi
Basedow-Graves hastalığı ameliyatsız tedavi sonucu
Tiroid Hastalıkları
TAKE işlemi ile yok edilen karaciğer tümörü
Kanser Tedavisi
Ameliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi Sonucu
Paratiroid Adenomu
Sol akciğer komşuğuna gizlenmiş paratiroid adenomu
Paratiroid Adenomu
Bağırsak dalak anevrizması embolizasyonu
Embolizasyon
Dev dalak damar anevrizması kaplı stent ile tedavisi
Stent
Böbrek damarı anevrizmasının akım yönlendirici stent ile tedavisi
Stent
Dev Karaciğer Hemanjiom Mikrodalga Ablasyon
Ablasyon
Santral ven oklüzyonu: Balon tedavisi
Vakalar
Y stent eşlikli kapalı anevrizma tedavisi
Vakalar