Anti-TPO bağışıklık sistemi tarafından üretilen ve tiroid peroksidaz adlı enzime karşı oluşan antikorlardır. Tiroid hormonlarının üretimi için hayati öneme sahip olan bu enzim yanlışlıkla hedef alındığında otoimmün tiroid hastalıklarına yol açabilir. Özellikle Hashimoto tiroiditi ve Graves hastalığında Anti-TPO seviyeleri yüksek olarak görülmektedir. Yüksek Anti-TPO tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir ve çeşitli hipotroidi semptomlarına neden olabilir. Bununla birlikte bu antikorlar normal tiroid fonksiyonu olan bireylerde bile tiroid sorunları riskini artırabilir. Dolayısıyla Anti-TPO yüksekliği ciddi bir sağlık sorunu olarak değerlendirilmelidir.
Test Adı | Anti-TPO (Anti-Tiroid Peroksidaz Antikoru) |
Tanım | Tiroid peroksidaz enzimine karşı üretilen antikorların düzeyini ölçen bir kan testidir. Tiroid hastalıkları, özellikle otoimmün hastalıkların tanısında kullanılır. |
Normal Değer Aralığı | Laboratuvara göre değişiklik göstermekle birlikte genellikle <35 IU/mL olarak kabul edilir. |
Yüksek Değerlerin Anlamı | Anti-TPO yüksekliği, bağışıklık sisteminin tiroid dokusuna karşı antikor ürettiğini gösterir; bu durum otoimmün tiroid hastalıklarında (Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı) sık görülür. |
Yüksek Anti-TPO Nedenleri | Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı, tiroid bezinde inflamasyon, bazı genetik yatkınlıklar, diğer otoimmün hastalıklar (örneğin romatoid artrit, lupus). |
Belirtiler | Genellikle anti-TPO yüksekliği tiroid hormon düzeylerine bağlı belirtiler gösterir: Yorgunluk, kilo değişiklikleri, saç dökülmesi, ciltte kuruluk, üşüme veya sıcak basmaları, depresif ruh hali. |
Teşhis ve Kullanım Alanları | Anti-TPO testi, tiroid fonksiyon bozukluklarının altında otoimmün bir sebep olup olmadığını belirlemek için kullanılır. Özellikle hipotiroidi veya hipertiroidi şikayetleri olan kişilerde otoimmün hastalık tanısına yardımcıdır. |
Tedavi Yaklaşımı | Anti-TPO yüksekliği doğrudan tedavi edilmez; hastalık ve hormon seviyelerine göre tiroid hormonu replasmanı, antitiroid ilaçlar veya diğer destekleyici tedaviler uygulanır. |
Önemi | Anti-TPO varlığı, tiroid dokusunun bağışıklık sistemi tarafından hedef alındığını ve hasar gördüğünü gösterir. Bu durum özellikle kronik tiroidit riskini artırır ve tiroid fonksiyonlarını etkileyebilir. |
İlişkili Hastalıklar | Hashimoto tiroiditi, Graves hastalığı, hipotiroidizm, hipertiroidizm ve diğer otoimmün hastalıklar. |
Dikkat Edilmesi Gerekenler | Anti-TPO yüksekliği her zaman tiroid fonksiyon bozukluğuna neden olmaz; düzenli izlem ve tiroid fonksiyon testleri önemlidir. |
Girişimsel Radyoloji / Girişimsel NöroradyolojiProf. Dr. Özgür KILIÇKESMEZ
Anti-TPO Nedir?
Anti-TPO tiroid hormonlarının sentezinde yer alan tiroid peroksidaz enzimine karşı üretilen antikorlardır. Bağışıklık sistemi bu enzimi yanlışlıkla yabancı bir tehdit olarak algıladığında Anti-TPO antikorları oluşur ve tiroid hücrelerine zarar verebilir. Bu durum tiroidin düzgün çalışmasını engelleyerek çeşitli otoimmün tiroid hastalıklarına yol açabilir. Hashimoto tiroiditi ve Graves hastalığı gibi rahatsızlıklar Anti-TPO antikorlarının yüksek olduğu durumlarla ilişkilidir. Ayrıca Anti-TPO seviyelerinin yüksek olması tiroid bezinin tahrip olmasına neden olarak hipotiroidizm gelişimine katkıda bulunabilir. Bu nedenle Anti-TPO testi otoimmün tiroid hastalıklarının teşhis edilmesinde büyük önem taşımaktadır. Özellikle tiroid fonksiyonlarını etkileyen durumların tespitinde kullanılır.
Anti-TPO Yüksekliğinin Nedenleri Nelerdir?
Anti-TPO yüksekliğinin nedenleri çeşitli faktörlere dayanır ve otoimmün tiroid hastalıklarının gelişiminde önemli bir rol oynar. Genetik yatkınlık çevresel tetikleyiciler ve hormonal değişimler gibi etmenler bu duruma katkıda bulunabilir. Özellikle genetik faktörler ve çevresel etkenler otoimmün yanıtları tetikleyerek tiroid dokusuna zarar verebilir.
Öncelikle genetik yatkınlık yüksek Anti-TPO seviyelerinin temel nedenlerinden biridir. Ailesinde otoimmün tiroid hastalığı öyküsü olan bireylerin bu tür antikorları geliştirme olasılığı daha yüksektir. Genetik belirteçler bağışıklık sistemi üzerinde etkili olabilir ve bu durum tiroid fonksiyonlarını bozabilir.
Buna ek olarak çevresel tetikleyiciler de önemli bir faktördür. Farklı çevresel unsurlar otoimmün yanıtları harekete geçirebilir ve tiroid bezinde inflamasyona yol açabilir. Bu faktörler arasında iyot alımı enfeksiyonlar ve stres öne çıkmaktadır.
- İyot Alımı: İyot tiroid hormonlarının üretimi için gerekli olsa da aşırı veya yetersiz iyot alımı otoimmün tiroid hastalıklarını tetikleyebilir.
- Enfeksiyonlar: Bazı viral enfeksiyonlar bağışıklık sistemini tiroid dokusuna karşı harekete geçirerek otoimmün süreçleri başlatabilir.
- Stres: Hem fiziksel hem de psikolojik stres bağışıklık sistemini etkileyerek otoimmün hastalıkların gelişmesine katkıda bulunabilir.
Ayrıca hormonal değişimler özellikle kadınlarda Anti-TPO seviyelerinin artmasına neden olabilir. Hamilelik ve menopoz gibi dönemlerde hormonal dalgalanmalar bağışıklık sistemini etkileyerek tiroid bezine zarar verebilir. Bu nedenle hormonal faktörler tiroid otoimmünitesinde önemli bir rol oynamaktadır.
*Tedavi fiyatları ve süreci hakkında en iyi şekilde geri dönüş yapabilmemiz için tüm alanları doldurmanızı öneririz.
Anti-TPO Yüksekliği Ne Kadar Yaygındır?
Anti-TPO antikorlarının yüksekliği farklı popülasyonlar ve demografik gruplar arasında önemli ölçüde değişiklik göstermektedir. Genel olarak kadınlarda erkeklere kıyasla daha yüksek bir prevalans görülmektedir. Kadınların yaklaşık %2 ila %4’ü Anti-TPO antikorlarına sahipken erkeklerde bu oran %1 civarındadır. Bazı popülasyonlarda bu oranlar daha da yüksektir.
Örneğin belirli bölgelerde yapılan çalışmalarda kadınlarda Anti-TPO pozitifliği %14,6’ya kadar çıkarken erkeklerde bu oran %6,9 olarak kaydedilmiştir. Ayrıca Anti-TPO antikorları kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmekte olup kadınların otoimmün tiroid hastalıklarına yatkınlığını artırmaktadır.
Anti-TPO antikorlarının prevalansı yaşla birlikte de artmaktadır. Özellikle 35-50 yaş aralığındaki kadınlar bu antikorların yüksek seviyelerine daha sık rastlamaktadır. Yaş ilerledikçe otoimmün tiroid hastalıkları riski artmakta bu da Anti-TPO seviyelerinin düzenli olarak izlenmesini önemli hale getirmektedir.
Bölgesel değişkenlik de Anti-TPO prevalansını etkileyen bir faktördür. Örneğin Hindistan’ın bazı bölgelerinde kadınlarda Anti-TPO pozitifliği %16,7 ile %25,81 arasında değişiklik göstermektedir. Ayrıca iyot alımının yeterli olduğu popülasyonlarda bile kadınlarda daha yüksek bir prevalans gözlemlenmiştir.
Anti-TPO Oluşum Süreci Nasıldır?
Anti-TPO antikorlarının oluşum süreci otoimmün tiroid hastalıklarının gelişiminde önemli bir rol oynar. Bu süreç bağışıklık sisteminin tiroid peroksidaz (TPO) adlı enzimi yanlışlıkla yabancı bir antijen olarak algılamasıyla başlar. TPO tiroid hormonlarının sentezlenmesinde kritik bir enzimdir ve bu nedenle hedef alınması tiroid fonksiyonlarında bozulmalara neden olabilir.
Bağışıklık sisteminin TPO’yu yabancı bir madde olarak tanıması otoimmün bir yanıtı tetikler. İlk olarak CD4+ T yardımcı hücreleri aktif hale gelir ve bu hücreler tiroid dokusuna B hücrelerinin göçünü sağlar. B hücreleri TPO’ya karşı antikor üretmeye başlar ve böylece anti-TPO antikorları ortaya çıkar.
Bu antikorlar özellikle TPO molekülünün belirli bölgelerine özellikle de karboksil-terminal bölgesine bağlanır. Antikorların TPO’ya bağlanması enzimin normal işlevini engelleyerek tiroid hormonlarının üretiminde aksamalara yol açar. Bu durum tiroid fonksiyonlarının azalmasına ve hipotiroidizmin gelişmesine neden olabilir.
Anti-TPO antikorlarının varlığı ayrıca inflamatuar bir yanıtı tetikleyebilir. Tiroid dokusuna bağışıklık hücreleri sızarak lokal bir iltihaplanmaya ve tiroid hücrelerinin hasar görmesine yol açar. Bu süreç özellikle Hashimoto tiroiditi gibi otoimmün hastalıklarda hipotiroidi gelişimine katkıda bulunur.
Anti-TPO Yüksekliğinin Belirtileri Nelerdir?
Anti-TPO yüksekliği otoimmün tiroid hastalıkları ile ilişkili olup özellikle tiroid bezinin işlevselliğini olumsuz etkiler. Bu antikorların varlığı genellikle tiroid iltihabına ve işlev bozukluğuna yol açar. Yüksek Anti-TPO seviyeleri tiroid hormon üretiminin azalması sonucu ortaya çıkan hipotiroidizm belirtilerine neden olabilir. Aynı zamanda daha nadir olarak hipertiroidizm belirtileri de gözlemlenebilir.
Hipotiroidizm Hashimoto tiroiditinde en sık görülen durumdur. Anti-TPO yüksekliğine bağlı hipotiroidizm belirtileri şunlardır:
- Yorgunluk: Yeterli uyku alınsa dahi sürekli yorgunluk hissi.
- Kilo alımı: Diyet ve egzersiz değişmeden kilo artışı.
- Kuru cilt ve kırılgan saçlar: Cilt kurur saçlar zayıflar ve dökülmeye eğilim gösterir.
- Soğuğa karşı hassasiyet: Düşük sıcaklıklara karşı daha fazla üşüme eğilimi.
- Yavaş kalp atış hızı ve yüksek tansiyon: Bradikardi ve hipertansiyon gözlemlenebilir.
- Şişlik: Yüzde ve uzuvlarda özellikle göz çevresinde şişlik.
- Sindirim sorunları: Kabızlık şişkinlik gibi gastrointestinal rahatsızlıklar.
- Zihinsel belirtiler: Depresyon reflekslerde yavaşlama ve konsantrasyon güçlüğü.
Öte yandan hipertiroidizm belirtileri Graves hastalığı ile ilişkilendirilir ve daha az yaygındır. Bu durumda görülen semptomlar şunlardır:
- Anksiyete: Artan sinirlilik ve endişe hali.
- Kilo kaybı: Artan iştaha rağmen kilo verimi.
- Sıcağa karşı hassasiyet: Aşırı terleme ve sıcaklığa tahammülsüzlük.
- Titreme: Ellerde veya vücutta titreme.
- Çarpıntı: Hızlı ve düzensiz kalp atışları.
Anti-TPO Yüksekliği Nasıl Teşhis Edilir?
Anti-TPO yüksekliğinin teşhisi otoimmün tiroid hastalıklarının tanısında kritik bir öneme sahiptir. Bu antikorların varlığı genellikle Hashimoto tiroiditi ve Graves hastalığı gibi tiroid bezine karşı gelişen immün saldırılarla ilişkilidir. Yüksek anti-TPO seviyeleri bu hastalıkların teşhisine yardımcı olmak amacıyla çeşitli immünolojik testler aracılığıyla tespit edilir. En sık kullanılan test yöntemlerinden biri elektrokemilüminesans yöntemiyle antikor seviyelerinin ölçülmesidir. Bu yöntem tiroid otoimmünitesinin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Anti-TPO yüksekliği genellikle 30 IU/mL’nin üzerinde bir değere işaret eder. Ancak bu değer test yapılan laboratuvarın referans aralıklarına göre değişiklik gösterebilir. Anti-TPO testi özellikle şu durumlarda uygulanır:
- Tiroid hastalığı belirtileri olan bireylerde
- Tiroid fonksiyon testlerinde anormallik tespit edilen kişilerde
- Ailesinde otoimmün tiroid hastalığı öyküsü bulunan bireylerde
- Hamilelik planlayan ya da hamile olan ve tiroid hastalığı riski taşıyan kadınlarda
Bunun yanı sıra anti-TPO testi nodüler guatr veya tiroid kanseri gibi tiroidle ilgili diğer hastalıkların değerlendirilmesinde de kullanılabilir. Ayrıca normal tiroid fonksiyonlarına sahip bireylerde bile anti-TPO seviyelerinin yüksekliği ilerleyen dönemlerde tiroid disfonksiyonu riskinin artmasına işaret edebilir. Bu yüzden teşhis sürecinde sadece mevcut tiroid hastalıklarının belirlenmesinde değil aynı zamanda ilerleyici tiroid sorunlarının erken tespitinde de büyük rol oynamaktadır. Anti-TPO testi tiroid sağlığı açısından geniş bir değerlendirme sağlar.
Anti-TPO Yüksekliği Nasıl Tedavi Edilir?
Anti-TPO yüksekliğinin tedavisinde öncelikle altta yatan otoimmün tiroid hastalığının yönetimi büyük önem taşır. Bu nedenle Hashimoto tiroiditi gibi durumlarda hipotiroidi gelişimini düzenli olarak izlemek gerekir. Eğer tiroid hormon seviyeleri düşerse levotiroksin ile hormon replasman tedavisi uygulanır. Böylece vücudun ihtiyaç duyduğu tiroid hormonları dışarıdan sağlanarak metabolik denge korunur.
Bununla birlikte anti-TPO antikorlarını doğrudan düşüren spesifik bir tedavi yöntemi henüz mevcut değildir. Ancak bağışıklık sistemini destekleyen ve inflamasyonu azaltan yaşam tarzı değişiklikleri faydalı olabilir. Örneğin:
- Vücudu desteklemek için vitamin ve mineral açısından zengin dengeli ve besleyici bir diyet uygulamak önemlidir.
- Düzenli egzersiz yapmak bağışıklık sistemini güçlendirmeye ve enerji seviyelerini yükseltmeye yardımcı olur.
- Stresi azaltmak için yoga meditasyon veya derin nefes alma gibi rahatlama teknikleri kullanmak fayda sağlayabilir.
Ayrıca glüten veya laktoz intoleransı gibi besin hassasiyetleri varsa bunların tespit edilip diyetten çıkarılması semptomları hafifletebilir. Omega-3 yağ asitleri ve selenyum gibi takviyeler de bazı hastalarda olumlu etki gösterebilir.
Düzenli doktor kontrolleri ile tiroid fonksiyonlarının ve antikor seviyelerinin takibi son derece önemlidir. Böylece olası değişikliklere hızlı bir şekilde müdahale edilebilir ve tedavi planı gerektiğinde güncellenebilir. Bunun yanında semptomların yönetimi için gerekli görülürse ilaç dozajları ayarlanabilir veya ek tedaviler eklenebilir.
Sonuç olarak anti-TPO yüksekliğinin tedavisi altta yatan hastalığın kontrolü ve semptomların yönetimine odaklanır. Çünkü antikor seviyelerini tamamen normale döndürmek her zaman mümkün olmayabilir. Ancak uygun medikal tedavi ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile hastalık belirtileri kontrol altında tutulabilir ve yaşam kalitesi artırılabilir.
Bu nedenle hastaların doktorları ile yakın iletişimde olmaları ve önerilen tedavi planına uymaları son derece önemlidir. Böylece hem hastalığın ilerlemesi önlenebilir hem de günlük yaşamda daha az sıkıntı yaşanabilir.
Anti-TPO Yüksekliğinin Risk Faktörleri Nelerdir?
Anti-TPO yüksekliği çeşitli sağlık riskleriyle ilişkilendirilen önemli bir durumdur. Bu antikorların yüksek seviyeleri özellikle otoimmün tiroid hastalıklarına ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Otoimmün tiroid hastalığı (AITD) Anti-TPO yüksekliğinin en yaygın sonucu olarak kabul edilir. Bu antikorlar Hashimoto tiroiditi ve Graves hastalığı gibi otoimmün hastalıklarda sıkça görülür. İltihaplanma sonucu hipotiroidizm ya da hipertiroidizm gelişebilir.
Anti-TPO yüksekliği ayrıca erken doğum riskini artırır. Gebelik döneminde tiroid fonksiyonları optimal olmayan kadınlar bu riski daha fazla taşır. Aynı şekilde gebelikte hipertansiyon ve doğum sonrası komplikasyonlar da Anti-TPO yüksekliği ile ilişkilidir. Hipotiroidizmi olan gebelerde gebelik hipertansiyonu ve gestasyonel diyabet gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
Tiroid kanseri riski özellikle papiller tiroid karsinomu ile Anti-TPO yüksekliği arasında bir ilişki olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Tiroidde meydana gelen otoimmün saldırı kronik iltihaplanmaya neden olur ve bu durum tiroid kanseri riskini artırabilir. Bu risk kadınlarda erkeklere göre daha yüksek olabilir.
Kardiyovasküler riskler de Anti-TPO yüksekliği ile bağlantılıdır. Yüksek Anti-TPO seviyeleri artmış vücut kitle indeksi (BMI) trigliseritler ve HbA1c gibi kardiyovasküler risk faktörleriyle ilişkilendirilmiştir.
Anti-TPO Yüksekliği Tedavisi Ne Zaman Yapılabilir?
Anti-TPO yüksekliği tedavisi genellikle Hashimoto tiroiditi ve diğer otoimmün tiroid hastalıklarında önem kazanmaktadır. Bu antikorlar tiroid bezinde iltihaplanma ve hasara yol açarak hipotiroidizm gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Ancak tedavi hastanın belirtilerine ve tiroid bezindeki yapısal değişikliklere bağlı olarak belirlenir. Girişimsel radyoloji teknikleri bu süreçte önemli bir rol oynar çünkü tiroiddeki yapısal anormallikler bu yöntemlerle tespit edilebilir ve yönetilebilir.
Tedavi gerektiren durumlar arasında:
- Tiroid Nodülleri: Eğer hastada tiroid nodülleri bulunuyorsa ve bu nodüller malignite şüphesi taşıyorsa ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİA) yapılabilir. Bu biyopsi işlemi nodüllerin detaylı incelenmesini sağlar ve girişimsel radyoloji yöntemleriyle yönlendirilir.
- Baskı Belirtileriyle Guatr: Eğer tiroid bezinin büyümesi çevre yapılara baskı yaparak yutma güçlüğü nefes darlığı veya rahatsızlık gibi şikayetlere yol açıyorsa guatrın küçültülmesi amacıyla etanol veya radyofrekans ablasyonu (RFA) gibi teknikler kullanılabilir.
- Tiroid Kanseri Riski: Anti-TPO pozitif olan hastalarda tiroid kanseri riski yüksektir. Bu nedenle risk taşıyan nodüller için girişimsel radyoloji eşliğinde biyopsi yapılması gerekebilir.
- Kalıcı Hipotiroid Guatr: Tıbbi tedavi ile guatrın kontrol edilemediği durumlarda lazer veya radyofrekans ablasyonu gibi görüntü kılavuzluğunda girişimler ile guatr boyutu küçültülebilir.
Anti-TPO Tedavisi Ne Zaman Yapılamaz?
Anti-TPO tedavisinin bazı durumlarda uygulanmaması gerekmektedir. Bu durumlar hastaların sağlığını korumak amacıyla dikkate alınmalıdır. İlk olarak koagülopati durumu kanama riskini artırdığı için tedavi için bir engel teşkil eder. Özellikle antikoagülan ilaç kullanan hastalar dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
- Koagülopati: Kanama bozukluğu veya antikoagülan tedavi gören hastalar yüksek risk altındadır.
- Aktif Enfeksiyonlar: Enfeksiyon geçiren hastalarda tedavi genellikle önerilmez.
- Sistemik Hastalıklar: Akut karaciğer yetmezliği gibi ciddi sistemik hastalıklar tedavi riskini artırabilir.
- Steroid veya İmmünsüpresif Tedavi Kullanımı: Bu tür tedavi alan hastalarda enfeksiyon riski yüksektir.
- Kötü Damar Erişimi veya Şiddetli Damar Hastalığı: Şiddetli damar hastalığı bulunan hastalar için tedavi risklidir.
Bu nedenlerden dolayı hastaların durumu titizlikle değerlendirilmeli ve tedavi süreci buna göre planlanmalıdır. Girişimsel işlemler yalnızca hasta sağlığı açısından güvenli olduğu durumlarda gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde komplikasyon riski artmakta ve tedavi süreci olumsuz etkilenmektedir. Dolayısıyla bu kontrendikasyonlar göz önünde bulundurularak tedavi kararı verilmelidir.
Anti-TPO Yüksekliği Tedavisi Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?
Anti-TPO yüksekliği tedavisi sonrası iyileşme süreci genellikle iyi bir şekilde gerçekleşmektedir. Ameliyat sonrası dönemde dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar bulunmaktadır. Bu süreçte hastaların belirli komplikasyonlar açısından izlenmesi gerekir. Yaygın olarak görülen bu komplikasyonlar arasında şunlar yer almaktadır:
- Ağrı
- Enfeksiyon
- Damar sorunları
Ağrı yönetimi bu süreçte büyük bir önem taşır. Çoğunlukla opioid olmayan ağrı kesiciler hastalara reçete edilmektedir. Ayrıca kateter yerleştirme veya ablasyon gibi işlemler genellikle minimum rahatsızlık yaratır. Hastaların işlem sonrası dönemde genel yara bakımı prosedürlerine uyması önemlidir. Ayrıca birkaç gün boyunca yorucu aktivitelerden kaçınmaları önerilmektedir.
İyileşme süreci genellikle hızlıdır. Çoğu hasta yapılan işlemin türüne bağlı olarak bir hafta içinde normal aktivitelerine dönebilir. Bununla birlikte tedavi sonrası tiroid antikor seviyelerinin izlenmesi önemlidir. Anti-TPO antikorları tedavi sonrasında hala mevcut olabilir. Bu nedenle takip değerlendirmeleri tekrarlayan tiroid işlev bozukluklarının tespit edilmesine yardımcı olmaktadır.
Radyo frekans ablasyonu veya embolizasyon sonrasında hastalar genellikle hafif veya orta derecede rahatsızlık hissedebilir. Ayrıca çoğu hasta aynı gün taburcu edilebilir. Bu durum tedavi sonrası sürecin başarılı olduğunu göstermektedir. Ancak antikorların uzun vadeli varlığı nedeniyle dikkatli olunmalıdır.
Anti-TPO Yüksekliği Nasıl Önlenir?
Anti-TPO antikorlarının üretimini önlemek için çeşitli stratejiler üzerinde durulmaktadır. Bu yaklaşımlar bireylerin otoimmün tiroid hastalıkları riskini azaltmayı hedeflemektedir. Özellikle bazı yöntemler dikkat çekmektedir.
- Selenyum Takviyesi: Selenyum tiroid sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahip bir antioksidandır. Araştırmalar selenyumun anti-TPO seviyelerini düşürebileceğini göstermektedir.
- D Vitamini: Yeterli D vitamini seviyeleri sağlamak bağışıklık sisteminin dengelenmesine yardımcı olabilir. D vitamini eksikliği anti-TPO antikorları ile ilişkilidir.
- Aşırı İyot Alımını Azaltmak: İyot alımını kontrol etmek otoimmün tepkileri önleyebilir. Özellikle tiroid hastalığı riski taşıyan bireyler için dikkat edilmesi gereken bir faktördür.
- Çevresel Tetikleyicileri Yönetmek: Stres ve enfeksiyonlar gibi çevresel faktörlerden kaçınmak otoimmün süreçlerin şiddetini azaltabilir. Bu durum anti-TPO antikorlarının yükselmesini önlemeye yardımcı olabilir.
- İmmünomodülatör Tedaviler: Yeni araştırmalar immün yanıtları düzenleyen tedavi yöntemlerini incelemektedir. Bu yaklaşımlar anti-TPO üretimini sınırlamak için geliştirilmiştir.
Sonuç olarak bu yöntemler anti-TPO yüksekliğini önlemede önemli roller oynamaktadır. Böylece bireyler otoimmün tiroid hastalıkları riskini azaltma şansına sahip olmaktadır.

Interventional Radiology and Neuroradiology Speaclist Prof. Dr. Özgür Kılıçkesmez graduated from Cerrahpaşa Medical Faculty in 1997. He completed his specialization at Istanbul Education and Research Hospital. He received training in interventional radiology and oncology in London. He founded the interventional radiology department at Istanbul Çam and Sakura City Hospital and became a professor in 2020. He holds many international awards and certificates, has over 150 scientific publications, and has been cited more than 1500 times. He is currently working at Medicana Ataköy Hospital.
Vaka Örnekleri
Bel fıtığı disk içi radyofrekans tedavisi sonucu
Fıtık Tedavisi
Boyun Fıtığı Tedavisinde Lazer Teknolojisi ve Anjiyografi
Fıtık Tedavisi
Basedow-Graves hastalığı ameliyatsız tedavi sonucu
Tiroid Hastalıkları
TAKE işlemi ile yok edilen karaciğer tümörü
Kanser Tedavisi
Ameliyatsız Paratiroid Adenomu Tedavisi Sonucu
Paratiroid Adenomu
Sol akciğer komşuğuna gizlenmiş paratiroid adenomu
Paratiroid Adenomu
Bağırsak dalak anevrizması embolizasyonu
Embolizasyon
Dev dalak damar anevrizması kaplı stent ile tedavisi
Stent
Böbrek damarı anevrizmasının akım yönlendirici stent ile tedavisi
Stent
Dev Karaciğer Hemanjiom Mikrodalga Ablasyon
Ablasyon
Santral ven oklüzyonu: Balon tedavisi
Vakalar
Y stent eşlikli kapalı anevrizma tedavisi
Vakalar